15 Haziran 2015 Pazartesi

İBRAHİM HALEBÎ *

MÜLTEKA eL EBHUR

DENİZLERİN TOPLANDIĞI YER

Mülteka el Ebhur adlı bu eser: Bir Bahri Ummandır. Asah, kâvî ve muhtar olan meseleler “Fetva bundadır”, gibi cümlelerle kayıtlanmıştır.


Kitabın Yazarı          : Halep’li İbrahim.

Kitabı Şerheden       : Halep’li Hacı Ali.

Türkçe Çevirisi         : Mustafa Uysal.

Kitabın Adı               : Mülteka El Ebhur.

Anlamı                      : Denizlerin Toplandığı Yer.

MÜLTEKA: Yavuz'un son dönemlerinde yazılan ancak esas olarak Kanuni döneminde, Osmanlı Mahkemelerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanan hacmi küçük ama işlevi büyük bir eser.

Yazarı İbrahim Halebî, kadıların Hanefi Fıkıh birikiminden daha kolay yararlanmalarını sağlamak için içerik olarak zengin ama hacimce küçük bir kitap yazmayı tercih etmiştir.


İbrahim Halebî’nin bu eseri,  Osmanlı Hukukunda etkili olan iki kitaptan birisidir.


İBRAHİM HALEBÎ

YADIĞI ASIR: 15. Asır Hanefî Mezhebi fıkıh bilginlerindendir.

İSMİ: İbrahim bin Mustafa bin İbrahim el-Halebî el-Medârî’dir.

KÜNYESİ: Ebü’s-Safa.

LAKABI:  Bürhânüddîn’dir.

DOĞUMU: 15. Asrın başlarında Halep’te dünyaya geldi. Doğum tarihî kesin olarak bilinmemektedir.

ÖLÜMÜ: 1549  Senesi Rebî’ul-âhır ayında İstanbul’da vefat etti.

KABRİ:  Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi. Kabrinin bulunduğu parsel 1971 yılında yol yapımı sebebiyle ortadan kaldırılmıştır.
İbrahim Halebî, önceleri bir sanatla meşgul iken bir rüya gördü. Rüyasını, Halep’te bulunan Kâdiriyye büyüklerinden, Şeyh Salih el-Mevâhibî’ye anlattı. O da, rüyayı, ilim okumaya yönelmek şeklinde yorumladı. Bunun üzerine Halebî, Kahire’ye gidip, orada yedi sene kaldı. Aklî ilimleri okudu. Halep’e döndüğünde, kendisine, ilim okumaktan maksadın, naklî ilimleri öğrenmek olduğunu, insanın esas olarak naklî ilimlere ihtiyacı olduğunu söylediler. Naklî ilimleri de öğrenmeye azmeden İbrahim Halebî, Şam yoluyla Hicaz’a gitmeye karar verdi. Şam’a geldi. Ebü’l-Mevâhib bin Abdulbaki, İlyas el-Kürdî, Muhammed Habbâl, Şihâbüddîn Ahmed el-Gazzî gibi bilginlerden ders aldı.  Ayrıca tasavvuf yolunda, Abdülganî Nablüsî hazretlerinden feyz aldı. Hac yolculuğuna devam ederek, Mekke’ye vardı. Mekke’de de: Cemâleddîn Abdullah bin Salim el-Basrî el-Mekkî, Ebû Tahir bin İbrahim Gürânî, Muhammed Hayat es-Sindi ve Muhammed bin Abdullah el-Mağribî gibi bilginlerden de ders alarak bilgisini ilerletti. 

Kahire’ye döndü. Hanefî Mezhebi âlimlerinin büyüklerinden Seyyid Ali ed-Darîr’den, aklî ve naklî ilimlerdeki tahsilini tamamladı. Aynı zamanda, ders vermede onun yardımcısı, oldu. Bundan başka; Şeyh Musa el-Hanefî, Şeyh Süleyman el-Mansûrî, Şeyh Salim en-Nefrâvî, Ahmed bin Abdülmün'im ed-Demenhûrî, Ali İmâdî, Muhammed bin Yusuf, Mensur el-Menûfî gibi âlimlerin ders ve sohbetlerinde bulundu ve bu âlimlerin çoğundan icazet aldı.

İlk okuttuğu kitap; “Dürr-ül-muhtâr” kitabıdır. Ayrıca Hidâye ve başka kitapları da okuttu. Derslerine ilgi fazlaydı. Dersleri, öğrencilerle dolup taşardı.

Bir süre Mısır’da bilgin yetiştirdikten sonra İstanbul’a gelerek, zamanın sadrazamı Koca Ragıp Paşa ile görüştü. Sadrazam, onun ilim ve faziletine âşık olduğundan kendisine hoca tayin ederek yanına aldı. Sadrazam, Halebî’yi Mısır kadılığı ile ödüllendirdi. O da Mısır’a gitmek üzere eşyalarını gemiye yüklediği hâlde, nasıl olduysa çıkan bazı engeller nedeniyle gitmekten vazgeçip, İstanbul’da kaldı. O zaman yargıçların yargıcı (kadıasker) olan Şeyhülislâm Abdullah-ı Rumî İrânî ile buluştu. Onun yanında müfettiş olarak görev yaptı. Bundan sonra yine ders vermeye devam eden İbrahim Halebî, birçok âlime hocalık yaptı. Süleymaniye Medresesi’nde, Sultan Selim ve Ayasofya Camii Medreselerinde müderris (profesör) olarak ders verdi.

Öğrencileri,  bir şeylerin eksikliğini sezdiklerinden ondan bir fıkıh kitabı istediler. İlme olan aşkının fevkalâde olmasından dolayı gece-gündüz kitap etüt etti ve böylece: Mülteka el Ebhur (denizlerin toplandığı yer) meydana çıktı.

İstanbul’da bulunan âlimlerin çoğu, onun derslerinde hazır bulunurlar, ondan istifade ederlerdi.


DÖRT MUTEBER KİTAP 


MÜTÛNU ERBA'A: Kelime anlamı “dört metin”,  demek olan mütûnu erba'a, Hanefî fıkhında “DÖRT MUTEBER METİN”, anlamı ile meşhurdur.

Bu dört kitap, Şunlardır:

1) Kudûrî: 362-428 tarihleri arasında yaşayan Bağdatlı Ebu'l-Hasan Ahmed bin Muhammed bin Cafer el-Hemedânî’nin eseridir. Hanefî Mezhebi üzerine yazılan bu değerli eser, kendisinden sonra gelen bilginlerin başvurdukları sağlam kaynaklardandır. Soraki bilginler (selef) bu eseri okuyup okutmakta çok bereket, uğur ve mutluluk, olduğunu söylemektedirler.


2) Muhtar: 683 tarihinde vefat eden Musullu Mevdût oğlu Mahmudun oğlu ve Mecduddîni Fazlın babası Abdullah’ın eseridir. Aynı eserini bilahare kendisi istek üzerine şerh etmiştir. Bu esere sonraları pek çok şerh ve haşiyeler yazılmıştır.


3) Kenz: 710 tarihinde Nasaf'da vefat eden, zamanının efdalı, din ve milletin koruyucusu, İslâm ve Müslümanların güneşi, enbiya ve Resullerin mirası Nesefli Mahmud oğlu Ahmedin oğlu Ebul Berekât Abdullahın eseridir.                                                                       

Bu eserin de, pek çok şerh ve haşiyeleri vardır.     


4) Vikaye:  Hidâye  sarihi ve  Hidâyeyi muhtasar  olarak yazan ve ismini de  (Vikaye)  diyerek adlandıran 1. Sadruşşerianın oğlu Mahmut ve Burhanuşşeria ismini alan bilginin eseridir.  SADRUŞŞERÎ’A-İ SÂNΠHanefî Fıkhı bilginidir. Hanefi Mezhebi üzere yazılan bu eserin pek çok şerhi ve haşiyesi vardır.

Yazarları hakkında, kısa bilgi sunduğum; 1. Kuduri, 2. Muhtar, 3. Kenz ve 4. Vikaye isimli eserleri tasnif ettiğini, ayrıca; Hidaye ve Mecma’dan da kısmen yararlandığını İbrahim Halebî, Mülteka’nın önsözünde yazmaktadır. 


a) Hidâye: 593 tarihinde vefat eden Mürgînanlı Ebi Bekirin oğlu Şeyhül İslâm Burhanüddin Ali'nin eseridir. Eser hakkında şu mealdeki methiyeler yazılmıştır. Kur'anı Kerim’in önceki kitapların değerini düşürdüğü gibi, Hidaye’de fıkıh kitaplarının değerini düşürdü.


b) Mecma’ul-Bahreyn Yazarının:


YAŞADIĞI ASIR: 7. Asır Hanefî Mezhebi Fıkıh bilginlerindendir.

İSMİ: İsmi, Ahmed bin Ali bin Sa’leb’dir.

KÜNYESİ: İbn-üs-Sâ’âtî.

AİLESİ: Ailesi aslen Ba’lebek şehrindendir. Burası, Şam’a 12 fersah (67 km.) uzaklıkta bir beldedir. Babası Ali bin Sa’leb, Astronomi ve Nücûm (yıldızlar) ilminde büyük bir bilgin olarak tanındı.  Ayrıca saat yapma işinde de çok meşhurdu.  Bağdad’da Müstensır Kapısındaki meşhur saati, babası yaptı. 

KIZI:  . Kızı Fâtıma da, babasından dersler aldı. Mecma’ul-Bahreyn’i okuyup ezberledi. Büyük bir fakihe olan kızı Fatıma,  babasının bu kitabına çok güzel “Ta’lîk” yazdı.

ÖLÜMÜ: İbn-i Sâ’âtî, 694 (m. 1294) senesinde vefat etti. Yazar eserini, Vefatından dört sene önce tamamladı.


İMAM

Sözlükte, önder, en önde bulunan kimse anlamına gelir.

İslam’da: Hâdis, fıkıh, kelâm ve tefsir gibi bütün İslami ilimlerde söz sahibi olan bilgin. 

Müslümanlıkta mezhep kuran kimse.
Hz. Muhammed (SAS)’den sonra onun izinde yürüyerek insanlara Onun öğretilerini aktaran ve en yüksek mertebeye ulaşan bilgin.

ANLAMLI SÖZ:  “Dört büyük mezhep imamına uymak, Kur'ân-ı Kerime ve sünnete (Peygamber efendimizin emirlerine) uymanın tâ kendisidir.” (Abdurrahmân Silhetî)

Hanefi Mezhebinde:

İmam–İmameyn–Şeyheyn

Tarafeyn ve Simgeler


İmam: Ebu Hanife Hazretleri.


İmameyn: İmamı Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed, aynı zamanda bunlara  (Sahibeyn)  de denir.


Şeyheyn: İmamı Ebû Hanife ve İmamı Ebû Yusuf.


Tarefeyn: İmamı Ebu Hanife ve imamı Muhammed.


1. İmam:  İmam Azam Ebu Hanife Hazretleri.

2. İmam:  İmamı Yusuf Hazretleri.

3. İmam:  İmamı Muhammed Hazretleri.

·       ALLAH (C.C.) hepsine rahmet eylesin.


·       Halep’li İbrahim’in eseri MÜLTEKA için Allah’tan istediği mükâfatın bize de verilmesini ve Cenabı Hakkın mağfiret ve rahmetine nail olmamı­zı niyaz ederiz. (Mülteka’yı Şerheden: Halepli Hacı Ali – Çevirisini Yapan: M. Uysal – Müslümanların Yararına Sunan: akn)

Bazı İslam Âlimlerinin

Görüşleri İçin Kullanılan Simgeler


Şafi                            F

Ebu Yusuf                  S

İmam Muhammed     M

İmameyn                   S-M

Züfer                          Z

Eğer (….) içinde yukarıdaki harflerden biri varsa, o imam açıklanan görüşe karşı demektir.

FIKIH İLMİNİN DEĞERİ


Fakihler dediler ki: Fıkhı, Abdullâh'bİn Mes'ud (R. Â.) ekti, Alkame (R. A.) suladı, İbrahim Enneha'i (R. A.) biçti, Hammâd (İmam'ı Azam’ın hocası) düvenini sürdü. Ebû Hanife öğüttü, Ebû Yusuf (R. A.) Hamurunu yoğurdu ve İmam'ı Muhammed (R. A.) ekmeğini yaptı. (Yani, Fıkıh ilmi tatbik edip amel etme şeklinde hazırlandı).
Diğer insanlar da yiyorlar.” (İBNİ ABİDİN)


Eserin tercümesini takdim ederken

Fıkıh ve Fukaha hakkında bazı ger­çekler arz etmek isterim:


FIKIH: Lügatte; bir şeyi anlamak, idrak etmek, vâkıf olmak ve bilmek anlamına gelir.

ŞER'İ ISTILAHTA:  Amel yönünden leh ve aleyhte olanı nefsin (kişiliğin) bitmesidir.


Tariften de anlaşılacağı üzere, insan ve hayvan haklarını madde mad­de, bab bab izah eden, İslâm Hukuku'nun esasını teşkil eden fıkıh ilmidir. Bu ilmin önemini ve gereğini fıkıh ilmiyle uğraşan bilginlerin üstünlüğünü, şu gerçek açıklamaktadır: 


Bununla beraber, mu’minlerin hepsi birden toplanıp, seferber olmaları doğru değil. Fakat her cemaatten bir gurup toplansa da dini derinlemesine öğrenseler, döndüklerinde toplumlarını Allah (C.C.)'ın azabıyla uyarsalar ya; ola ki sakınırlar.” 

Tövbe Suresi: Ayet: 122                                                                 


Ebû Hureyre (R.A.)  Hazretlerinden rivayet edilen bir Hadis'i  şerifte, Resulü  Ek­rem (S.A.V.)  Efendimiz şöyle buyuruyor:
Allah Teâlâ bir kimseye hayır (iyilik) murat ederse, onu dinde fakih eder.” (Buhari ve Müslim.)

Diğer Hadisi Şerif Mealleri:

1.  Münafıkta iki haslet toplanmaz.

            a. Güzel ahlâk, güzel sima ve şekil.
            b. Dinde fakih olmaktır.” (Hadisi Tirmizî  rivayet etmiştir.)


2.  Bir Fakih (fıkıh bilgini) bin Âbidden şeytana daha EŞET’TİR.” (Beyhaki, Taberani)


3.  Sizin Dinînizin en hayırlısı, en kolay olanıdır. İbadetin en değerlisi, fıkıh­ ilmiyle meşgul olmaktır.” (İbni Abdullah bin Enes (R.A.)’den rivayet edilmiştir.) 

4.  Dinde Fakihlikten daha değerli bir şeyle Allah'a  (C.C.) kulluk yapılamaz.” (Beyhaki ve Taberani).

5.  Hz. Muavine (R.A.) dan mervidir. Resûlüllâh (S.A.V.) mealen şöyle buyuruyor:  “İnsanlar! İlim ancak çalışmak ve öğrenmekle ve Fıkıh (ilmi) de fakihlerden talim edip çalışmakla öğrenilir. Bir kimseye Allah (C.C.) Teâlâ hayır murad ederse, onu dinde fakih eder. Allah (CC.)’ın kullarından ancak Âlim olanlar Allah’tan korkar.” (Taberani  - Kebir). 

6.  Ebû Hureyre (R.A.) Hazretlerinden rivayetle, Resûlüllâh (SAS) şöyle buyurmuştur:  “Bir saat Fıkıh ilmiyle meşgul olmak, Kadir gecesini ihya etmekten daha sevim­lidir.”  Bir rivayette de:  “Bir geceyi sabaha kadar ihya etmekten daha sevim­lidir.”



2 yorum:

  1. Zannediyorum bazı bilgiler karışmış; künyesi Ebü's-safâ olup lakabı Burhâneddin olan İbrahim Halebî, meşhur Halebî'den başka bir zât, vefatı 1700'lerin ortalarını geçkin. Hakkında şuradan bilgi alınabilir: http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Alimleri-Ansiklopedisi/Detay/IBRAHIM-HALEBI/3770

    YanıtlaSil