MÜLTEKA
eL EBHUR
DENİZLERİN TOPLANDIĞI YER
Mülteka el Ebhur adlı bu eser: Bir Bahri Ummandır. Asah, kâvî ve muhtar
olan meseleler “Fetva bundadır”, gibi cümlelerle kayıtlanmıştır.
Kitabın
Yazarı : Halep’li İbrahim.
Kitabı
Şerheden : Halep’li Hacı Ali.
Türkçe
Çevirisi : Mustafa Uysal.
Kitabın
Adı
: Mülteka El Ebhur.
Anlamı
: Denizlerin Toplandığı Yer.
MÜLTEKA:
Yavuz'un son dönemlerinde yazılan ancak esas olarak Kanuni döneminde, Osmanlı
Mahkemelerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanan hacmi küçük ama işlevi büyük
bir eser.
Yazarı
İbrahim Halebî, kadıların Hanefi Fıkıh birikiminden daha kolay yararlanmalarını
sağlamak için içerik olarak zengin ama hacimce küçük bir kitap yazmayı tercih
etmiştir.
İbrahim Halebî’nin bu
eseri, Osmanlı Hukukunda etkili olan iki kitaptan birisidir.
İBRAHİM HALEBÎ
YADIĞI ASIR: 15. Asır Hanefî Mezhebi fıkıh bilginlerindendir.
YADIĞI ASIR: 15. Asır Hanefî Mezhebi fıkıh bilginlerindendir.
İSMİ: İbrahim bin Mustafa bin İbrahim el-Halebî el-Medârî’dir.
KÜNYESİ: Ebü’s-Safa.
LAKABI: Bürhânüddîn’dir.
DOĞUMU: 15. Asrın başlarında Halep’te dünyaya geldi.
Doğum tarihî kesin olarak bilinmemektedir.
ÖLÜMÜ: 1549
Senesi Rebî’ul-âhır ayında İstanbul’da vefat
etti.
KABRİ: Edirnekapı Mezarlığı'na
defnedildi. Kabrinin bulunduğu parsel 1971 yılında yol
yapımı sebebiyle ortadan kaldırılmıştır.
İbrahim Halebî, önceleri bir sanatla meşgul
iken bir rüya gördü. Rüyasını, Halep’te bulunan Kâdiriyye büyüklerinden, Şeyh
Salih el-Mevâhibî’ye anlattı. O da, rüyayı, ilim okumaya yönelmek şeklinde yorumladı.
Bunun üzerine Halebî, Kahire’ye gidip, orada yedi sene kaldı. Aklî ilimleri okudu. Halep’e döndüğünde,
kendisine, ilim okumaktan maksadın, naklî ilimleri öğrenmek olduğunu, insanın
esas olarak naklî ilimlere ihtiyacı olduğunu söylediler. Naklî ilimleri de
öğrenmeye azmeden İbrahim Halebî, Şam yoluyla Hicaz’a gitmeye karar verdi.
Şam’a geldi. Ebü’l-Mevâhib bin Abdulbaki, İlyas el-Kürdî, Muhammed Habbâl,
Şihâbüddîn Ahmed el-Gazzî gibi bilginlerden ders aldı. Ayrıca tasavvuf
yolunda, Abdülganî Nablüsî hazretlerinden feyz aldı. Hac yolculuğuna devam
ederek, Mekke’ye vardı. Mekke’de de: Cemâleddîn Abdullah bin Salim el-Basrî
el-Mekkî, Ebû Tahir bin İbrahim Gürânî, Muhammed Hayat es-Sindi ve Muhammed bin
Abdullah el-Mağribî gibi bilginlerden de ders alarak bilgisini ilerletti.
Kahire’ye döndü.
Hanefî Mezhebi âlimlerinin büyüklerinden Seyyid Ali ed-Darîr’den, aklî ve naklî
ilimlerdeki tahsilini tamamladı. Aynı zamanda, ders vermede onun yardımcısı,
oldu. Bundan başka; Şeyh Musa el-Hanefî, Şeyh Süleyman el-Mansûrî, Şeyh Salim
en-Nefrâvî, Ahmed bin Abdülmün'im ed-Demenhûrî, Ali İmâdî, Muhammed bin Yusuf, Mensur
el-Menûfî gibi âlimlerin ders ve sohbetlerinde bulundu ve bu âlimlerin çoğundan
icazet aldı.
İlk okuttuğu kitap; “Dürr-ül-muhtâr” kitabıdır. Ayrıca Hidâye ve başka kitapları da okuttu.
Derslerine ilgi fazlaydı. Dersleri, öğrencilerle dolup taşardı.
Bir süre Mısır’da
bilgin yetiştirdikten sonra İstanbul’a gelerek, zamanın sadrazamı Koca Ragıp
Paşa ile görüştü. Sadrazam, onun ilim ve faziletine âşık olduğundan kendisine
hoca tayin ederek yanına aldı. Sadrazam, Halebî’yi Mısır kadılığı ile
ödüllendirdi. O da Mısır’a gitmek üzere eşyalarını gemiye yüklediği hâlde,
nasıl olduysa çıkan bazı engeller nedeniyle gitmekten vazgeçip, İstanbul’da
kaldı. O zaman yargıçların yargıcı (kadıasker) olan Şeyhülislâm Abdullah-ı Rumî
İrânî ile buluştu. Onun yanında müfettiş olarak görev yaptı. Bundan sonra yine
ders vermeye devam eden İbrahim Halebî, birçok âlime hocalık yaptı. Süleymaniye
Medresesi’nde, Sultan Selim ve Ayasofya Camii Medreselerinde müderris
(profesör) olarak ders verdi.
Öğrencileri, bir
şeylerin eksikliğini sezdiklerinden ondan bir fıkıh kitabı istediler. İlme olan
aşkının fevkalâde olmasından dolayı gece-gündüz kitap etüt etti ve böylece: Mülteka el Ebhur (denizlerin toplandığı yer) meydana çıktı.
İstanbul’da bulunan
âlimlerin çoğu, onun derslerinde hazır bulunurlar, ondan istifade ederlerdi.
DÖRT MUTEBER KİTAP
MÜTÛNU ERBA'A: Kelime anlamı “dört metin”, demek
olan mütûnu erba'a, Hanefî fıkhında “DÖRT MUTEBER METİN”, anlamı ile meşhurdur.
Bu dört kitap, Şunlardır:
1) Kudûrî: 362-428 tarihleri arasında yaşayan Bağdatlı Ebu'l-Hasan
Ahmed bin Muhammed bin Cafer el-Hemedânî’nin eseridir. Hanefî Mezhebi
üzerine yazılan bu değerli eser, kendisinden sonra gelen bilginlerin
başvurdukları sağlam kaynaklardandır. Soraki bilginler (selef) bu eseri okuyup
okutmakta çok bereket, uğur ve mutluluk, olduğunu
söylemektedirler.
2) Muhtar: 683 tarihinde vefat eden Musullu Mevdût oğlu Mahmudun oğlu
ve Mecduddîni Fazlın babası Abdullah’ın eseridir. Aynı eserini bilahare kendisi
istek üzerine şerh etmiştir. Bu esere sonraları pek çok şerh ve haşiyeler
yazılmıştır.
3) Kenz: 710 tarihinde Nasaf'da vefat eden, zamanının efdalı, din
ve milletin koruyucusu, İslâm ve Müslümanların güneşi, enbiya ve Resullerin
mirası Nesefli Mahmud oğlu Ahmedin oğlu Ebul Berekât Abdullahın
eseridir.
Bu eserin de, pek çok şerh ve haşiyeleri
vardır.
4) Vikaye: Hidâye sarihi ve
Hidâyeyi muhtasar olarak yazan ve ismini de (Vikaye)
diyerek adlandıran 1. Sadruşşerianın oğlu Mahmut ve Burhanuşşeria ismini alan
bilginin eseridir. SADRUŞŞERÎ’A-İ SÂNÎ Hanefî
Fıkhı bilginidir. Hanefi Mezhebi
üzere yazılan bu eserin pek çok şerhi ve haşiyesi vardır.
Yazarları hakkında, kısa bilgi sunduğum; 1.
Kuduri, 2. Muhtar, 3. Kenz ve 4. Vikaye isimli eserleri tasnif ettiğini,
ayrıca; Hidaye ve Mecma’dan da kısmen yararlandığını İbrahim Halebî,
Mülteka’nın önsözünde yazmaktadır.
a) Hidâye: 593 tarihinde vefat eden Mürgînanlı Ebi Bekirin oğlu
Şeyhül İslâm Burhanüddin Ali'nin eseridir. Eser hakkında şu mealdeki methiyeler
yazılmıştır. Kur'anı Kerim’in önceki kitapların değerini düşürdüğü gibi,
Hidaye’de fıkıh kitaplarının değerini düşürdü.
b) Mecma’ul-Bahreyn Yazarının:
YAŞADIĞI ASIR: 7. Asır Hanefî Mezhebi Fıkıh bilginlerindendir.
İSMİ: İsmi, Ahmed bin Ali bin Sa’leb’dir.
KÜNYESİ: İbn-üs-Sâ’âtî.
AİLESİ: Ailesi aslen Ba’lebek
şehrindendir. Burası, Şam’a 12 fersah (67
km .) uzaklıkta bir beldedir. Babası Ali bin Sa’leb, Astronomi ve
Nücûm (yıldızlar) ilminde büyük bir bilgin olarak tanındı. Ayrıca saat
yapma işinde de çok meşhurdu. Bağdad’da
Müstensır Kapısındaki meşhur saati, babası yaptı.
KIZI: .
Kızı Fâtıma da, babasından dersler aldı. Mecma’ul-Bahreyn’i okuyup ezberledi. Büyük bir fakihe
olan kızı Fatıma, babasının bu kitabına çok güzel “Ta’lîk”
yazdı.
ÖLÜMÜ: İbn-i Sâ’âtî, 694 (m. 1294) senesinde vefat etti. Yazar eserini, Vefatından dört sene
önce tamamladı.
İMAM
Sözlükte, önder, en önde bulunan kimse
anlamına gelir.
İslam’da: Hâdis, fıkıh, kelâm ve tefsir gibi bütün İslami ilimlerde
söz sahibi olan bilgin.
Müslümanlıkta mezhep kuran kimse.
Hz. Muhammed (SAS)’den sonra onun izinde yürüyerek insanlara Onun öğretilerini aktaran ve en yüksek mertebeye ulaşan bilgin.
Hz. Muhammed (SAS)’den sonra onun izinde yürüyerek insanlara Onun öğretilerini aktaran ve en yüksek mertebeye ulaşan bilgin.
ANLAMLI SÖZ: “Dört büyük mezhep imamına
uymak, Kur'ân-ı Kerime ve sünnete (Peygamber efendimizin emirlerine) uymanın tâ
kendisidir.” (Abdurrahmân Silhetî)
Hanefi Mezhebinde:
İmam–İmameyn–Şeyheyn
Tarafeyn ve Simgeler
İmam: Ebu Hanife Hazretleri.
İmameyn: İmamı Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed, aynı
zamanda bunlara (Sahibeyn) de denir.
Şeyheyn: İmamı Ebû Hanife ve
İmamı Ebû Yusuf.
Tarefeyn: İmamı Ebu Hanife ve imamı Muhammed.
1. İmam: İmam Azam Ebu Hanife Hazretleri.
2. İmam: İmamı Yusuf Hazretleri.
3. İmam: İmamı Muhammed Hazretleri.
· ALLAH (C.C.) hepsine rahmet eylesin.
· Halep’li İbrahim’in eseri MÜLTEKA için
Allah’tan istediği mükâfatın bize de verilmesini ve Cenabı Hakkın mağfiret ve
rahmetine nail olmamızı niyaz ederiz. (Mülteka’yı Şerheden: Halepli Hacı
Ali – Çevirisini Yapan: M. Uysal – Müslümanların Yararına Sunan: akn)
Bazı
İslam Âlimlerinin
Görüşleri İçin Kullanılan Simgeler
Şafi
F
Ebu
Yusuf
S
İmam Muhammed M
İmameyn
S-M
Züfer
Z
Eğer (….) içinde yukarıdaki harflerden biri
varsa, o imam açıklanan görüşe karşı demektir.
FIKIH İLMİNİN DEĞERİ
Fakihler dediler ki: “Fıkhı, Abdullâh'bİn Mes'ud (R. Â.) ekti, Alkame (R.
A.) suladı, İbrahim Enneha'i (R. A.) biçti, Hammâd (İmam'ı Azam’ın hocası)
düvenini sürdü. Ebû Hanife öğüttü, Ebû Yusuf (R. A.) Hamurunu yoğurdu ve İmam'ı
Muhammed (R. A.) ekmeğini yaptı. (Yani, Fıkıh ilmi tatbik edip amel etme
şeklinde hazırlandı).
Diğer insanlar da yiyorlar.” (İBNİ ABİDİN)
Eserin tercümesini takdim ederken
Fıkıh ve Fukaha hakkında bazı gerçekler arz
etmek isterim:
FIKIH: Lügatte; bir şeyi anlamak, idrak etmek, vâkıf olmak ve
bilmek anlamına gelir.
ŞER'İ ISTILAHTA: Amel yönünden
leh ve aleyhte olanı nefsin (kişiliğin) bitmesidir.
Tariften de anlaşılacağı üzere, insan ve
hayvan haklarını madde madde, bab bab izah eden, İslâm Hukuku'nun esasını
teşkil eden fıkıh ilmidir. Bu ilmin önemini ve gereğini fıkıh ilmiyle uğraşan
bilginlerin üstünlüğünü, şu gerçek açıklamaktadır:
“Bununla beraber, mu’minlerin hepsi birden
toplanıp, seferber olmaları doğru değil. Fakat her cemaatten bir gurup toplansa
da dini derinlemesine öğrenseler, döndüklerinde toplumlarını Allah (C.C.)'ın
azabıyla uyarsalar ya; ola ki sakınırlar.”
Tövbe Suresi: Ayet:
122
Ebû Hureyre (R.A.) Hazretlerinden
rivayet edilen bir Hadis'i şerifte, Resulü
Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Allah Teâlâ bir kimseye hayır (iyilik)
murat ederse, onu dinde fakih eder.” (Buhari ve Müslim.)
Diğer Hadisi Şerif Mealleri:
1. “Münafıkta
iki haslet toplanmaz.
a. Güzel ahlâk, güzel sima ve şekil.
b. Dinde fakih olmaktır.” (Hadisi
Tirmizî rivayet etmiştir.)
2. “Bir
Fakih (fıkıh bilgini) bin Âbidden şeytana daha EŞET’TİR.” (Beyhaki,
Taberani)
3. “Sizin
Dinînizin en hayırlısı, en kolay olanıdır. İbadetin en değerlisi, fıkıh
ilmiyle meşgul olmaktır.” (İbni Abdullah bin Enes (R.A.)’den rivayet
edilmiştir.)
4. “Dinde
Fakihlikten daha değerli bir şeyle Allah'a (C.C.) kulluk yapılamaz.”
(Beyhaki ve Taberani).
5. Hz.
Muavine (R.A.) dan mervidir. Resûlüllâh (S.A.V.) mealen şöyle
buyuruyor: “İnsanlar! İlim ancak çalışmak ve öğrenmekle ve
Fıkıh (ilmi) de fakihlerden talim edip çalışmakla öğrenilir. Bir kimseye Allah
(C.C.) Teâlâ hayır murad ederse, onu dinde fakih eder. Allah (CC.)’ın
kullarından ancak Âlim olanlar Allah’tan korkar.” (Taberani - Kebir).
6. Ebû
Hureyre (R.A.) Hazretlerinden rivayetle, Resûlüllâh
(SAS) şöyle buyurmuştur: “Bir saat Fıkıh ilmiyle meşgul olmak,
Kadir gecesini ihya etmekten daha sevimlidir.” Bir rivayette de:
“Bir geceyi sabaha kadar ihya etmekten daha sevimlidir.”
Allah Razı olsun.
YanıtlaSilZannediyorum bazı bilgiler karışmış; künyesi Ebü's-safâ olup lakabı Burhâneddin olan İbrahim Halebî, meşhur Halebî'den başka bir zât, vefatı 1700'lerin ortalarını geçkin. Hakkında şuradan bilgi alınabilir: http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Alimleri-Ansiklopedisi/Detay/IBRAHIM-HALEBI/3770
YanıtlaSil