İÇİNDEKİLER
YANILMA SECDESİ
TİLÂVET SECDESİNİN
KEYFİYETİ VE
RÜKNÜ
HANGİ HALLERDE YER VE
MECLİS DEĞİŞTİRİLMİŞ SAYILMAZ
BELÂ VE SIKINTILARI SAVMAK
ŞÜKÜR
ŞÜKÜR
SECDESİ
NİMETE KAVUŞMAK
VAKTİ GEÇEN VİTRİN HATIRLANMASI
TERTİBİN DÜŞMESİ
GEÇMİŞ NAMAZLARIN KAZASI
KAÇAN ÖĞLE NAMAZININ
İLK SÜNNETİNİN KAZASI
TERTİB NE İLE DÜŞER
ŞU ÜÇ ŞEYDEN BİRİYLE
TERTİB (SIRA GÖZETME GEREĞİ) ORTADAN KALKAR
CENAZE NAMAZI
CENAZENİN TAŞINMASI, KABRE KONMASI
KABİRLERİN YAPIMI VS. İLİŞKİN BİLİNMESİ
GERKENLER
CENAZE NAMAZINDA DUALAR
ŞEHİT
*
EL
İHTİYAR
YANILMA SECDESİ
Vacibi ve Sünnetleri Terketmek
· Namazın (tekbir ve tespihleri gibi
sünnet olan) bir zikrini terk etmekle sehiv secdesi gerekmez.
· Kıraati, birinci ve ikinci oturuştaki
tahiyyâtları, vitir namazındaki kunûtu ve bayram namazlarındaki tekbirleri (F)
terk etmek sehiv secdesini yapmayı gerektirir.
NURUL İZAH
Yanılma
Secdesinde Bilinmesi Gerekenler
1. İmama uyarak namaz kılanlar bu konuda nafile kılanlar
gibidir. Bunlar ayağa kalksalar bile yeniden otururlar.
2. Son tahiyyâta oturmadan kalktıkları rek’atın secdesini
yaptıkları takdirde kıldıkları namaz nafileye dönüşür. Bu durumda ikindi
namazında dahi olsa, eğer dilerlerse altıncı rek'at, sabah namazlarında
dördüncü rek'at olmak üzere bir rek'at daha ilâve ederler ki, yapılacak bu
ilâvelerde herhangi bir kerahet yoktur. Bu yüzden sehiv secdesi yapılması
gerekmez. Görüşlerin en doğrusu da budur.
3. Son oturuştan sonra kalkılan rek'atın secdesini yapsalar
bile kıldıkları farz namaz bozulmaz. Üzerine, bir rek'at daha ilâve ederler.
Böylece namaz altı rekât olur. Son iki rekât nafile yerine geçer. Ardından da
sehiv secdesi yaparlar.
4. Namazın nafile olan bu iki rekâtlık
kısmından sonra sehiv secdesi yapıldığı takdirde artık bunun üzerine iki rek'at
daha ilâve edilmemesi müstehabdır. Ayet ilâve edilirse, yeniden sehiv secdesi
yapılması tercihe şayandır.
5. Üzerinde sehiv secdesi borcu bulunan birine
uymak, bu şahsın sehiv secdesi yapması halinde caizdir, aksi halde değildir.
Son tahiyyâta oturduktan sonra fazladan bir rek'at daha kılmak üzere kalkanlar
yeniden oturup selâm verirler, bunların tekrar teşehhüde oturmaları gerekmez.
6. Bir kimse, namazı bitirmek üzere selâm
verse bile, yönünü kıbleden çevirmediği veya konuşmadığı sürece borcu olan
sehiv secdesini yapar.
7. Namaz kılan biri, dört rekâtlı yahut üç
rekâtlı bir namazı tamamladığını zannetse, sonra da iki rek'at kıldığını anlasa,
eksiğini tamamlar ve ardından sehiv secdesi yapar.
8. Bir
kimse namazda neyi terk ettiği üzerinde kesin bir kanaate sahip oluncaya kadar
selâm vermeksizin bir rükün eda edecek kadar uzunca bir zaman düşünce halinde
kalırsa, (bu kimsenin) sehiv secdesi yapması vaciptir, aksi halde değildir.
Yanılma
Secdesinin Zamanı
1. Sehiv secdesinin, selâm verildikten
sonra yapılması sünnettir.
2. Sehiv secdesi için sadece sağ tarafa
tek bir selâm vermek kâfidir ki diğer görüşler içinde en doğrusu da budur.
3. Selâm vermeden evvel sehiv secdesi
yapmak tenzîhen mekruhtur.
Yanılma
Secdesi Zimmetten Ne Zaman Düşer
1. Sabah namazında selâm verdikten sonra
güneşin doğması,
2. İkindi namazının selâmından sonra
(güneşin) sararması,
3. Selâm verdikten sonra namaza devamın
imkânsızlaşması durumunda sehiv
secdesi borcu düşer.
[1]. RÜKN: Sözlükte: Bir şeyin kuvvetli, sağlam olan
yanı, köşesi, direk, destek, bir şeyin aslını oluşturan parçalardan her
biri, cüz, unsur gibi anlamlara gelen rükn, dinî bir kavram olarak: ibadetlerin ve akitlerin aslî
unsurlarını ifade etmektedir. Halk arasında namazın içindeki farzları diye
adlandırılan ve namazı oluşturan kıyam,
kıraat, rükû, secde, ka'de gibi
fiil ve davranışlar, namazın rükünleridir. Hacda Arafat vakfesi ve ziyaret
tavafı, oruçta imsak bu ibadetlerin rükünleridir. Genel olarak icap ve kabul de
akitlerin rüknünü oluşturur. İbadet ve hukukî işlemlerde rüknün bulunmaması,
onun batıl olmasını doğurur. Ayrıca sözlük manasına uygun olarak, Kâbe'nin her
bir köşesine de rükn denilmektedir. Hacerü'l-esvedin bulunduğu köşeye Rüknü
Haceri'l-Esved denir. Diğerlerine de o yöndeki ülkelere nispetle Rüknü Irakî,
Rüknü Şâmî ve Rüknü Yemânî isimleri verilmiştir. (İ.P.)
MÜLTEKA
Kuran’ı Kerimde on dört surede secde ayeti
vardır. Bunlardan biri okunduğunda Tilavet
Secdesi yapılması gerekir.
Bu Ondört Süre:
Araf,
Râd,
Nahl,
îsrâ,
Meryem,
Evvelki hac,
Fürkân,
Neml,
Elif Lam Mim Tenzil,
Sâd,
Fussilet,
Necm,
İnşikâk,
Alâk,
Sureleridir.
1. Eğer işitmek kastı yoksa da, işiten kimse üzerine [2] imamın secde ayetini okumasiyle ister
işitsin, ister işitmesin, ister imama secde ayetini okumadan önce uysun, ister
okuduktan sonra uysun. İmama uyan kimse üzerine Tilâvet Secdesi vaciptir. İmama
uyan kimsenin okumasiyle, ne namazda, ne namazın dışında, ne kendisine, ne
imama, ne de diğer cemaata Tilâvet secdesi vacip olmaz[3].
2. Secde ayetini okuyanın namazında beraber
bulunmayıp, Secde ayetini işiten kimse üzerine vaciptir.
3. Namaz kılan kişi, namazda olmayandan secde ayetini
namazda iken işitse, namaz içinde secde etmez, namazdan sonra secde eder.
4. Eğer, secde ayetini işiten kimse, namazda iken secde
ederse secdesi caiz değil ve namazı batıl olmaz[4].
5. Eğer, bir kimse secde ayetini imamdan
işitse ve imam Tilâvet secdesini yapmadan önce imama uysa, imamla beraber
secde eder.
6. Eğer, imama secde ettikten sonra uyar
da ve uymak, kendisinde secde ayeti okunulan rek'atta olursa secde etmez[5].
7. Eğer, imamın secdei Tilâveti yaptığı
rek'atten başkasında uymuşsa, imama uymayan kimse gibi namazın dışında
secde eder.
8. Namazın içinde okunan Tilâvet secdesi,
namazın haricînde kaza olunmaz [6].
9. Secde ayetini okusa, bundan sonra
namaza başlasa ve o secde ayetini tekrar, namazda okusa ve namazda iken tilâvet
secdesini de yapsa, o secde iki tilâvet secdesine kifayet eder.
10. Namaza başlamadan önce Tilâvet için
secde yapsa, bundan sonra namaza başlasa ve secde ayetini okusa, bir defa daha
secde eder.
11. Secde ayetini bir mecliste birkaç kere tekrar etse, okuyana bir secde
yeterlidir.
12. Secde ayetini veya meclisi değiştirirse, bir
secde yeterli olmaz[7]. Kumaş dokuma tezgâhı, harman dövmek ve bir daldan
diğerine geçmek meclisin değişmesidir.
13. Bez çözmek, harman sürmek ve bir
daldan diğer dala geçmekte yer değiştirme (tebdili mekân) dir[8].
14. Secde ayetini işiten
kimsenin, işittiği meclisi değişirse, okuyanın meclisi değişmese de,
işiten üzerine Secde-i Tilâvet tekrar vacip olur.
15. Eğer okuyanın meclisi değişip,
işitenin meclisi değişmese, işitene secdenin tekrarı gerekmez[9].
MÜLTEKA
Tilâvet Secdesinin
Keyfiyeti ve
Rüknü
Şekli (Keyfiyeti):
· Namaz
şartları (Taharet, Setri avret
ve İstikbali kıble) ile beraber, iki tekbir
arasında elleri kaldırmaksızın, teşehhüd okumaksızın ve selam vermeksizin (bir
kere) secde
etmek.
Rüknü İse:
· Alnını yer üzerine koymaktır.
1. Secde'i Tilâvette, ne teşehhüd
ve ne de selâm vardır.
2. Secde ayetini atlayarak ikinci bir
ayetten başlamak mekruhtur.
3. Fakat aksi (yani secde ayetini okuyup,
diğer ayetleri terk etmek) mekruh değildir.
4. Secde ayetinin öncesine bir veya iki
ayet ilâve etmek menduptur.
5. İşitecek olan kimselerden (Secde
ayetinin okunmasını, gerek namazda olsun ve gerekse namaz haricinde olsun)
gizlemek güzeldir. Zira dinleyenler secde etmeyi unuturlarsa vebal olur.
· Secde'i Tilâvet, kaza olunur. Zira
hükmü vaciptir.
MÜLTEKA ŞERH
[1]. TİLÂVET
SECDESİ
Kur'anı Kerimdeki Secde âyetleri okunduğunda,
okuyana ve duyana secde yapmaları gerektiğinden, okuyana nisbet edilerek
tilâvet (okuma) secdesi olarak isimlendirilmiştir.
[2]. İşitilen secde ayeti, ister Arap dili,
ister Fars dili, ister mefhumundan, işiten kimse; ister anlasın, ister
anlamasın mutlaka Tilâvet Secdesi yapması gerekir.
1. Secde ayetini işiten kimsenin, üzerine
namazın vacip olması, yani namaz ehlinden olması gerekir.
2. Cünüp olan kimse Tilâvet ayetini
okuyandan duysa Tilâvet Secdesi vacip olur. Fakat secde etmenin şartı, namazı
şartlarını iktiza (gerektiğinden) ettiğinden guslünü yapar, ondan sonra
Secde'i Tilâveti eda eder.
3. Tilâvet Secdesi, namaz ehli
olmadıklarından;
a. Hayızlı, nifaslı kadınlara,
b. Deliye,
c. Çocuğa,
d. Müslüman olmayana vacip olmaz. Yani
bunlar, duydukları zaman Secde'i Tilâveti eda etmeleri gerekmez.
[3]. Metindeki hüküm İmam'ı Azam ve
İmanı'ı Ebû Yusuf (R.A.) Hazretlerinin görüşleridir, İmam'ı
Muhammed ise; “İmamdan ve namazdan ayrıldıktan sonra duyanlar ve okuyan
kimselere Tilâvet Secdesi vaciptir”, der.
Tilâvet Secdesi ayetinin heceleme suretiyle
okunmasiyle veya mücerret yazılmasıyle veya telâffuz
edilmeksizin mücerret yazısına bakılmasiyle Secde'i Tilâvet gerekmez. BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ
FETVA
Soru: Kur'an'ı Âzimüşandan olan Secde ayetini hecelemek üzere
(Harf ve kelime söylemek üzere) Kıraat eden kimseye Secde'i Tilâvet gerekir mi?
Cevap: Gerekmez.
Soru: Bu suretle, o kimse
namazın içinde heceleyerek okusa, namazına halel gelir mi?
Cevap: Gelmez. (Fetavayi Behce)
[4]. Namaz
içinde yaptığı secde caiz olmadığından, namazdan çıkınca
Tilâvet Secdesini yapması gerekir.
[5]. Rek'ata yetişmekle T.
Secdesine yetişilmiş olur. Namazın içinde ve dışında T. Secdesini asla yapmaz.
[6]. Zira namazda Kur'an'ı Kerim'i okumak,
namaz dışında okumaktan efdaldır. Binaenaleyh namaz içinde secde ayeti
okuyanın, namaz haricînde T. Secdesi eda etmesi caiz olmaz. Kâmil,
noksanla eda edilmez. Ancak namaz fasit olursa, o zaman namazın haricînde
secde eder. Bu hükümlerden anlaşılmıştır ki, namaz içinde secde ayetini
okuyunca secdeyi acele yapmak gerekir. Meselâ: Bir kimse namaz kılarken
secde ayetini okur ve bu ayet kıraatin ortasında olursa, rukû'a varmadan doğru
secdeye gider ve secdeden kalkınca kıraatına devam eder. Namaz dışında ise,
te'hirli olabilir. Acele şart değildir.
[7]. Meclis; oturmakla, kıyam
etmekle, bir iki adım atmakla ve odanın bir
köşesinden diğer köşesine gitmekle
değişmez. Ancak oda, Mescid'i Haram gibi büyük olursa,
bir köşesinden diğer köşesine gitmekle meclis değişir.
[8]. Tebdili mekân olan yerlerin her birinde
Tilâvet Secdesi yapılırsa, bir Tilâvet Secdesi kifayet etmez. Her yerde ayrı
ayrı yapılması gerekir. Meselâ: Çözgücü, çivinin birinin başında
okuduğu secdeyi diğer çivinin başında da okusa ayrı ayrı secde yapması gerekir.
Keza, bir ağacın dalında bulunan kimse Tilâvet Secdesinin ayetini okusa,
aynı ayeti ağacın diğer dalına atlayınca bir defa daha okusa, yeni bir T.
Secdesi yapması gerekir. Zira her dal kendi başına bir mekândır.
· Tilâvet Secdesi; kuştan, öğretilmiş
maymundan ve aksi sedadan duyanlara vacip dağildir.
· Ömer N. Bilmen şöyle diyor.
“öğretilmiş kuşlardan veya aksi sedadan veya sesleri aksettiren fonograf
(kıramafon), teyp ve emsali gibi bir âletten işitilen bir secde ayetiyle Secde'i Tilâvet vacip olmaz”.
· Fakat sahih görülen bir kavle göre;
kuşlardan işitilen secde ayetinden dolayı Tilavet
Secdesi gerekir. İşitilen
Allah’ın kelamıdır. Doğru olan da budur.
Soru: Kuşlardan, Tûtî kuşunun secde ayetini
okuduğunu işiten Zeyd'e T. Secdesi vacip olur
mu?
Cevap: Olmaz. (Fetavayi Behce)
NURUL
İZAH
Hangi Hallerde Yer ve
· Duran geminin yürümesiyle yer
değiştirilmiş olmayacağı gibi, secde ayetinin yeri de, bir rek'at içerisinde
tekrarlanmasıyla da değişmiş olmaz.
· Öte yandan;
1. Bir yudum su içmekle,
2. İki lokma yemek yemekle,
3. İki adım yürümekle,
4. Bir yere yaslanmakla,
5. Secde ayetinin okunduğu yerde oturup
kalkmakla,
6. İnmekle ve
· Yerini değiştiren bir kimsenin, secde
ayetini (yer değiştirmeksizin) bulunduğu yerde okuyan birinden bu ayeti her
duyuşunda secde etmesi vacip olur. Aksine, bir yerde farklı okuyuculardan secde
ayeti duyan kimsenin mükerrer secde etmesi gerekmez. Doğrusu da budur.
BİLGİ
Belâ ve Sıkıntıları Savmak
İmam Nesefî, el-Kâft adlı eserinde şöyle
diyor:
"Kim bütün secde ayetlerini tek bir
mecliste okur da her biri için ayrı ayrı secde ederse; Allah Teâlâ, onun
gözünde büyüttüğü önemli sıkıntıları ve başındaki önemli belâları kaldırmaya
yetişir ve Allah (CC) bunlara kâfidir."
NURUL
İZAH
ŞÜKÜR
SECDESİ
İmam A'zam'a göre: Mekruh olup, yapılmaması daha iyidir.
a. Sahibeyn (İmam Yusuf ve Muhammed) ise:
Şükür secdesinin bir kurbet (Allah’a yakınlık) olduğunu ve sevabı bulunduğunu
söylemişlerdir.
BİLGİ
Nimete Kavuşmak
Bir nimete kavuşan veya bir sıkıntıdan
kurtulan Müslümanın, şükrünü yerine getirmek maksadıyla Allah rızası için yaptığı
secdeye ‘şükür secdesi’ denilir. Peygamber Efendimizin bir
şeye sevindiğinde veya sevindirici bir haberle müjdelendiğinde Allah’a
şükretmek için secde ettiği rivayet edilmiştir (Ebu Davud, İbn
Mace).
YAPILIŞI: Şükür secdesi şöyle
yapılır: Kıbleye dönerek tekbir alıp secdeye varılır, secdede iken tesbihatta
bulunduktan sonra Allah’a hamd ve şükür ettikten sonra yine tekbir alarak ayağa
kalkılır (İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar)
(© 2014 Diyanet - Bilgi Yönetimi ve İletişim
Başkanlığı)
BİLGİ
ŞÜKÜR
• Kişi, zaman
çinde çok önemli olaylar yaşar. Kimi zaman tarifsiz sevinçlerin yeşerttiği
sonsuz tad ve huzur için, kimi zaman da zarar ve ziyandan kurtulduğu için bir
şeyler yapması gerektiğini düşünür. Örneğin: Bu tür durumlarda insan, her şeyin
sahibi; hiçbir şeye muhtaç olmayan yaratanı Yüce Allah (cc)'a olan sonsuz
şükranlarını sunmak, hamdini, şükrünü ifade etmek ister.
Şükür Secdesinin yapılmasına
delil teşkil eden Hz. Ebu Bekir'in şu rivayetidir: "Hz. Peygamber (sas)
sevindirici bir haber aldığı zaman yahut kendisine bir müjde verildiği vakit
secdeye kapanırdı." (İslâm Fıkhı Ans.)
Yapılışı: Kişi, kıbleye dönerek
tekbir alıp secdeye varır, secdede iken Allah'a hamd ve şükür ettikten sonra
yine tekbir alarak ayağa kalkar. Namazdan hemen sonra yapılması mekruhtur.
Bilmeyen bir kişi, bu secdeyi namazın bir sünneti veya bir vacibi olarak
düşünüp yanılabilir. Ayrıca nafile namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde;
güneş doğarken, güneş tepe noktasındayken, güneş batarken şükür secdesi yapmak yine mekruhtur. (AKN)
Şükür, nimetin çoğalmasına sebeptir.
Şükürsüzlük ise nimetin azalmasına ve kıtlığa sebeptir. Yapılan ibadetler,
verilen zekâtlar, yapılan hayır ve hasenat her biri birer şükürdür. Kuran-ı
Kerimde: “Verdiğim nimetlere şükrederseniz, nimetimi artırırım. Ama nankörlük
yapar şükretmezseniz, bilesiniz ki azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim
Suresi/Ayet:7)buyrulmakta ve bizi uyarmaktadır.
Her soluk alış verişte Allah’a iki şükür
borçlu olduğumuzu unutmamalıyız. Nefes alırken bir nimet, verebilmek ayrı bir
nimettir. Böyle olunca, bunca nimetin şükrünü eda etmek mümkün değildir. İnsan
bazı sıkıntılara ve yokluklara maruz kalınca hemen nankör düşünmemeli, verilen
nimetin çokluğu karşısında secde etmeli ve şükretmelidir. Kazım
TEKKOYUN
MÜLTEKA
Geçmiş Namazların Kazası
1. Bir kişi, kaçırdığı bir namazı
hatırladığı halde farzı kılsa, bu farzı askıda kalarak fasit olur. İmameyne
göre kesin olarak geçersiz olur.
2. Eğer vakti geçen namazı, altı vakit
namazdan önce kaza etse, namaz batıl olur.
3. Eğer altı vakti kılınca, vakti geçen
namazı kaza etmezse:
· İmam'ı Âzam'a göre:
Kıldığı altı vakit namaz sahih olur.
· İmameyne göre: Sahih olmaz.
4. Vitir namazı da, amel etmek bakımından
farz gibidir.
Vakti geçen Vitrin hatırlanması
· İmam'ı Âzam'a göre: Namazı ifsad
edicidir.
· İmam'ı Ebû Yusuf ile İmam’ı Muhammed
(R.A.): Namaz geçerlidir.
5. Kişi, abdestsiz olduğunu unutarak
yatsıyı kılsa, sonra sünnet ve vitri kılsa,
hatırlayınca abdest alır ve yatsıyı yeniden kıldığı için sünneti ve fitri de
iade eder.
· İmam'ı Âzam'a göre: Vitri iade
etmez.
· İmam'ı Ebû Yusuf ve İmam'ı Muhammed
(R.A.) muhaliftirler. Bunlara göre, vitri dahi kaza eder[2].
7. Farziyetin batıl olması ile namazın aslı batıl olmaz.
İmam'ı Muhammed muhaliftir. Buna göre; namazın aslı batıl olur.
MÜLTEKA
TERTİBİN DÜŞMESİ
1. Vaktin
daralması, unutmak ve kaçırılan namazların altı tane olmasıyla tertip düşer.
2. Namazların azlık sayısına dönüşmesiyle tertip geri gelmez.
3. Bir kimseyi, altı veya daha fazla vakit namazı terk ederse ve
kalan[3] kazaları
bulunmakla beraber vakit namazlarını kılmaya başlasa, sonra, o kimseyi; yeni
bir vakit namaz terketse ve bundan sonra bu kaçırdığını hatırlayarak vakit
namazını kılsa, bu kıldığı vakit namazı sahihtir.
4. Aynı şekilde kaçırdığı namazları kaza etse, yalnız bir veya iki
farzı kılmasa, bunları hatırladığı halde vakit namazını kılsa sahihtir.
6. Farz namazı kıldıktan sonra dinden dönse, sonra vakit içinde
Müslüman olsa o farzı iade etmesi gerekir.
7. Dinden döndüğü zamanki kaçırdığı namazları kaza etmesi gerekmez.
8. Farz olduğunu bilmeyerek, küfür diyarında iken Müslüman olduktan
sonra kaçırdığı namazların da kazası gerekmez[5].
MÜLTEKA
ŞERHİ
Geçmiş Namazların Kazası
[1]. Kazaya kalanla vakit namazı
arasında tertibe riayet etmek, ashâb'ı tertipten olan bir kimse, bir vakit
namazı kazaya kalır ve vakit namazının vakti de girerse, önce geçirdiği namazı
kaza edip, sonra vakit namazını kılması şarttır. Zira Peygamber (S.A.V.)
Efendimiz. “Güneş battıktan sonra ikindi namazını kıldı, sonra da akşam
namazını kıldı.”
Geçmiş namazlar arasında tertibin şart olması,
geçmiş namazın altı vakit olmasıdır. Yoksa altı vakti geçerse şart değil,
ancak tertibe riayet etmek iyidir. Geçmiş namaz altı vakitten aşağı olduğunda
vakitler arasındaki sıra ve tertibe riayetin şartlığı İbni Mes'ud (R.A.)’un
rivayet ettiği, Efendimiz'in şu hadisidir: “Hendek Muharebesi günü
meşguliyetten dolayı dört vakit namaz geçti. Tâki gecenin yarısı olunca
Rasûlüllah (S.A.V.) Hz. Bilâl’e emrettiler. Bilal ezan okudu ve ikamet etti,
öğle namazını kıldılar, sonra ikamet etti, ikindiyi kıldılar, ilâ ahiri…” böylece dört vakti sırasına göre kaza
etmişlerdir.
[2] Zira bunlara göre Vitir namazı
sünnettir. Sünnet ise, vaktinde eda edilen veya iade edilen farzlarıyle
beraber iade edilir. Vakit çıktıktan sonra farzlarla beraber sünnet kaza
edilmez. Ancak sabah namazının farzı kazaya kalırsa aynı gün öğleden önce
farzıyla beraber kaza edilir.
FETVA
Soru: Birkaç kimse bir
kuyudan birkaç gün abdest alıp o abdestle o günlerde farz namazlarını
sünnetleriyile kılıp, sonra kuyunun suyunun pis olduğu bilinse, o
abdestle kıldıkları namazlar sahih olmadığından o kimseler aldıkları abdestle
edâ ettikleri farz namazlarını yenilediklerinde sünnetleri de kaza ederek
yenilemeleri gerekir mi?
Cevap: Sabah namazının
sünnetini sabah namazının kazaya kaldığı günün zevalından evvel farzla, beraber
kaza ederler, o vakitten sonra sünnetin kazası ve iadesi gerekmez. Öğlenin
sünnetini, öğlenin vaktinde kaza vs iade ederler, vakti çıktıktan sonra kaza
olunmaz. Diğer namazların sünnetinin kazası gerekmez.(FETAVAYİ BEHCE)
[3]. Burada dikkat edilecek bir noktayı
hatırlatmada yarar var:
Merhum yazar; metinde, namazın Müslümanı
terketmesinden bahsediyor. Müslümanın namazı terk etmesinden değil. Zira
Müslüman imkân dâhilinde namazı terk etmez ve olsa olsa namaz onu terk eder.
Böyle beyan etmekle Müslümanın vazifesini zamanında yapacağını ifade ederek
Müslümana daima hüsnü zanda bulunmak gerektiğini beyan etmiş oluyor. Kazaya
kalan namazı borçlu olan kimselerin de kaza etmeleri lâzım ve sahihtir.
FETVALAR
Soru: Zeyd, vârisi
Amr'e; “kazaya kalmış şu kadar vakit namazım vardır. Ben öldükten sonra kaza
et!” dese ve ölse, o kadar vakit namazını Amr (vâris), Zeyd (ölen)
için kaza edebilir mi?
Cevap: Edemez. (Fetavayi Feyziye)
Soru: Zeyd'in kazaya
kalmış namazları olsa, fakat sayısını bilmese, kaza etmek istediğinde, ne
kadar vakit namazı kaza eder?
Cevap: Zannı galibi
kadar kaza eder. ABDURRAHİM
Soru: Zeyd, öğle
namazını vaktinde kılarken, Amr, bir gün geçirdiği, öğle namazını kaza
niyetiyle Zeyd'e uysa, Amr’in böyle yapması doğru olur mu?
Cevap: Olmaz. (FETAVAYİ NETİCE)
ÖNEMLİ BİR KONU
Sünnet ve nafile namazların yerine kaza
namazlarına niyet etmeyi soranlara ve hatta birçok sakat ve yanlış hükümler
yazılmış kitaplardan da bahsedenlere rastlamaktayız. İşte bu hususu açıklayan
hüküm ve kaynakları kısaca nakledelim: Dört mezhep imamının görüşlerini
açıklayan “Kitabu l Fıkıh” adlı eserde, Hanefî bilginlerinin
görüşleri şu şekildedir:
· “Hanefî Fakihleri dediler ki;
nafile namazlarla meşgul olmak, acele kılınacak olan kaza namazını nefhy etmez.
Ancak evlâ ve sevab olan kaza namazlariyle meşgul olmak ve nafileleri terk
etmektir. Fakat revâtib (beş vakit kılınan) sünnetleri ki kuşluk namazı, tesbih
namazı, tahyetülmescid namazı, öğle namazından evvel kılınan dört rek'at ve
akşam namazından sonra kılınan altı rek'at (evvâbîn) namazı bundan
müstesnadır.” MEZAHİBİ
ERBAA
· Yani, kazaya kalmış farz namazları
olan kimseler, beş vakit namazın sünnetleri ve yukarda meşruiyyeti açıklanan
nafile namazlar, kaza namazları için terk edilmez. Ancak bu nafile ve sünnet
olan namazlardan başkalarını kaza namazını kılmak için terk etmek evlâdır.
· Dikkat edilirse, meşru ve maruf olan
sünnetlerin kaza niyyeti ile terk edilemiyeceği açıkça beyan edilmiş oluyor.
Ancak diğer mezhep sahiplerinden cevaz veren müctehidler vardır.
· Hanefi Mezhebi üzere yazılmış, sağlam
kaynaklardan Fetâvâyı
Hindiye'de de şu hükümler
vardır:
“Geçmiş namazlarla meşgul olmak, nafile
namazlardan önemlidir. Ancak mâruf olan (beş vakit namazın) sünnetleri, kuşluk
namazı, tesbih namazı, haklarında haberler vârid olan ve belli sûreler
okunması beyan edilen namazlar müstesnadır (yâni, bu nafile ve sünnetler kaza
namazları için terk edilmezler).
Kaza namazları, mescit ve camide kılınmaz.
Ancak kendi evinde kaza edilir. Zira namazın kazaya kalması bir mâsiyettir.
Mümine yakışan günahını başkasını göstermemesidir.” (Fetavayi Hindiye)
İbni Ahidin'de de şöyledir:
“Geçmiş namazları kaza etmek, her ne
kadar acele etmek vacip ve gerekli ise de, ailesinin ve kendinin ihtiyaçlarını
temin etmek için meydana gelen özürden dolayı tehir etmek caizdir.
· Nafileye gelince, Muzmarat isimli kitapta şöyle denilmiştri:
“Geçmiş namazların kazasını kılmak, nafile namaz kılmaktan üstün ve önemlidir.
Ancak farz namazların sünnetleri, kuşluk
namazı, tesbih namazı ve haklarında haberler rivayet edilen namazlar ki,
tahyetülmescid, ikindiden evvel kılınan dört rek'at ve akşam namazından sonra
kılınan altı rek'at (Evvâbin namazı) müstesnadır. Yani, bu sünnet ve nafileler,
kaza namazı için terk edilmezler. İBNİ
ABİDİN
Yukardaki aynı hükümler, Merâkılfelah’ta; vardır.
Bu nedenle, ehliyetsiz ve cahil kimselerin
indî ve aklî izahlarına kulak vermeyip nakil ve kaynaklara bakmak ve bağlanmak
en salim yoldur. Ve bu meselenin evleviyet cihetine de dikkat edilmelidir.
· Hanefî olan kimselerden, “namazların
sünnetleri yerine kaza namazına niyet etmek lâzımdır,” diyenler hatalı yoldadırlar ve indî
görüşlerden ibarettir. Esaslı ve gerçek kaynaklardan hükümlerin doğru
olanlarını illet ve sebepleri ile yukarda arzetmiş bulunuyoruz. Cenabı Hak
bütün Müslümanları indî gorüşden bahseden cahil ve ehil olmayan kişilere değil,
sağlam delil ve kaynaklara tâbi olanlardan eylesin. Âmin
[4] Namazın farziyetini inkâr eden kâfir
olur. Binaenaleyh inkâr edenin hükmü mürted hükmündedir. Her kim namazı bilerek
ve tenbelliğinden dolayı terkederse fâsıktır. Namaz kılıncaya kadar hapsolunur.
Hatta bir kavilde kan çıkıncaya kadar
dövülür.
[5] Yani Devlet reisleri ve halkı kâfir olan bir
memlekette, bir kimse Müslüman olsa ve namazın farz olduğunu bilmese, uzun
zaman durduktan sonra namazın farz olduğunu öğrense, bu kimseye, Müslüman
olduğu günden beri geçen namazların kazası gerekmez. Fakat Müslüman
memlekette, Islama giren kimsenin
Müslüman olduğu vakitten itibaren namazları kılması farzdır. Zira
İslâm diyarında namazın hükmünü bilen var. Öğrenebilir. Bu sebepten dolayı
özür kabul edilmez.
TERTİB: Ashab'ı
tertib: Üzerinden namaz geçmeden buluğ çağından beri namazını kılan ve
geçen namazları altı vakit geçmeden kaza eden kimselerdir.
NURU’L
İZAH ŞERHİ
Kaçan Öğle Namazının
ilk Sünnetinin Kazası
1. Âlimler, öğle namazının sünnetinden önce
farzını kılan kimsenin, önce bu sünneti kaza edip etmeyeceği ve eğer edecekse
son iki rek'at sünnetten önce mi, yoksa sonra mı kaza edeceği konusunda görüş
ayrılığına düşmüşlerdir:
· Bir kısmı hiç kaza edilmeyeceğini,
çünkü bu sünnetin öğlenin farzından önce kılınması gerektiği görüşündedirler.
· Diğer bir kısmı ise farzdan sonra
kılınan iki rek'attan önce kılınması gerektiğini söylemişlerdir. Çünkü bu
sünnetin yeri son iki rekatten öncedir. Nurul
İzah yazarının tercihi de budur.
· Diğer bir kısmı ise, Âişe Annemizin,
"Rasûlullah Efendimiz, öğlenin farzından önceki dört rek'atlı sünneti
kaçırdığında, bunu son iki rek'at sünnetten sonra kılardı" tarzındaki
haberine dayanarak, söz konusu sünnetin daha sonra kılınacağını ifade etmişlerdir.
2. Öğle namazının bir rek’atını cemaatle kılan kimse, öğle
namazını cemaatle kılmış sayılmaz. Ama bir kimse öğle namazını cemaatle
kılacağına dair yemin etse de bu namazın bir rek'atını cemaatla kılsa, yeminini
tutmamış olur.
3. Cemaatın fazileti başka, sevabı başkadır. Âlimler, dört
veya üç rek'atlı bir namazın bir rek'atını cemaatla kılan kimsenin cemaat
sevabını elde edemeyeceği, aynı şekilde iki rek'atına yetişenlerin de cemaat
sevabına kavuşamayacakları hakkında ittifak (görüş birliği) etmişlerdir. Öte
yandan üç rek'atlı namazların iki rek'atına veya dört rek'atlı namazların üç
rek’atına yetişenler hakkında ise âlimler ihtilâf (görüş ayrılığı) etmişlerdir.
Bir kısmı, bu gibilerin, birşeyin çoğu tamamı hükmündedir gerekçesiyle,
cemaat sevabına kavuşacağını, diğer bir kısmı ise kavuşamayacağını
söylemişlerdir. Ama tamamının sevabı kadar değilse bile yetişebildiği kadarıyla
sevaba kavuşulacağında herhangi bir ihtilâf yoktur.
eL
İHTİYAR
Geçmiş
Namazları Kaza
1. Geçmiş namazlar,
hatırlandıkları zaman, yolculukta olsun, yerleşik olsun geçtiklerine göre kaza
edilirler.
2. Geçmiş namazlar kaza
edilirken Tertibe, yani sıraya göre kaza edilirler. Tertip: Unutmak, vakit
namazının geçme korkusu ve beş vakit namazdan fazla namazın kazaya kalması ile
bozulur. Tertip, bozulunca da
bir daha geriye gelmez.
3. Geçmiş namazlardan
kaza edilecek olanlar, beş vaktin farzları ve vitir namazıdır. Sabah namazının
sünneti farzı ile beraber kazaya kalmışsa kaza edilir. Öğle namazının ilk
sünneti de kendi vakti içerisinde farzdan sonra kaza edilir.
NURUL
İZAH
Tertib Ne İle Düşer
Şu üç şeyden biriyle
Tertib (Sıra gözetme gereği) ortadan kalkar
1. Kaçırılan namazların hepsini kaza etmeye ve vakit namazını
kılmaya yetmeyecek kadar vaktin daralmış olmasıyla sıra gözetme (Tertip) düşer [1].
Bu konuda öne sürülen görüşlerin en doğrusu budur.
2. Üzerinde bir kaza namazı borcu olduğunu unutmakla sıra
gözetme (Tertip) düşer.
3.Vitir hariç, kaçırılan namazların altıya
ulaşmasıyla tertip ortadan kalkar. Çünkü her ne kadar vitir namazında da
sıra gözetmek gerekliyse de, vitir, sıra gözetme gereğini ortadan kaldırmaz.
Kaçırılan namazların azaltılmasıyla ve eskiden kazaya kalmış altı vakit namazın
(unutulmasının) ardından bir yenisinin daha kılınmasıyla Tertib (sıra gözetme
gereği) yeniden gündeme gelmez. Bu iki hususta öne sürülen görüşlerin en
doğrusu budur.
. Kaçırdığı bir namaz
hatırında iken, vitir de dâhil herhangi bir farz namazını kılan kimsenin
kıldığı bu farz namazı şarta bağlı olarak bozulur.
. Ama hatırında bulunan
terkedilmiş namazdan sonra kıldığı beşinci farzın vakti de çıkınca, terkedilmiş
namazlar hükmen altıya ulaşacağından kıldığı bütün bu namazlar bozulmuş
olmaktan çıkar, yani beşinci farz namazın vakti çıktıktan sonra terkedilmiş
namazın kaza edilmesiyle kılınan bu beş farz namaz bozulmuş olmaktan kurtulur.
. Eğer beşinci namazın vakti çıkmadan evvel terkedilmiş namaz kaza edilirse, daha evvel (kılınamayan namaz) hatırında iken kıldığı namaz, farz olma özelliğini[2] kaybederek nafile olur.
. Eğer beşinci namazın vakti çıkmadan evvel terkedilmiş namaz kaza edilirse, daha evvel (kılınamayan namaz) hatırında iken kıldığı namaz, farz olma özelliğini[2] kaybederek nafile olur.
. Kaçırılan namazların
çok olması halinde, kaza edilmek istendiğinde, bunların belirtilmesi gerekir.
Kolaylık olması bakımından: Örn. “kılamadığım ilk (veya son) öğle namazının
kazasına,” diye niyet edilir.
. Öte yandan, iki yıllık
Ramazan orucunun kazasında da birbirinden farklı iki doğrulayıcıdan (ki Zeyla'î belirtmenin gerekliliğine, el-Hulâsa ise gereksizliğine işaret etmiştir)
birinin (görüşü doğrultusunda) niyet edilir.
. Dâr-ı Harb'de İslâm'a
girenler, şer’i emirleri bilmediklerinden namaz ve oruçları kaza etmezler.
------------------------------------
[1]. Bu sebeple tertibin düşmesindeki hikmet şudur: Kılınamayan
namazlarla vakit namazları arasında tertibe riayet edildiğinde (yani sıra
gözetildiğinde) vakit namazının kerahet vaktinde (kılınması) icâb eder,
dolayısıyla da bu namaz noksan olur. Hâlbuki şer’i yönden bir farzın noksansız
olarak edası istenmektedir.
MÜLTEKA
Cenaze Namazı
1. Ölünün
üzerine namaz kılmak farzı kifâyedir.
2. Cenaze namazının şartı
a. Ölünün Müslüman olması,
b. Temiz (yıkanmış) olmasıdır[1].
3. Ölen Kişinin Namazını Kim
Kıldırır:
a.
İnsanların derece bakımından imamette geçmeye en layık olanı sultandır.
b. Bundan
sonra kadıdır.
c. Bundan
sonra sağlığındaki kendi mescidinin imamıdır.
d. Sonra en
yakın velisi. Ancak baba, bu sıralamadan müstesnadır; zira ölünün babası:
Ölünün oğlu üzerine taktim olunur. Velinin
başkasına izin verme hakkı vardır.
4. Eğer izin verilen kimselerden (ki bu izin verilenler:
Sultan, kadı, mahalle imamı ve veli) başkaları cenaze namazım izinsiz
kılsalar, velî isterse, namaz yeniden kılınır. (Velinin namazından sonra)
veliden başkası tekrar kılamaz.
5. Cenaze, üzerine namaz kılınmadan defnedilse, cesedin
çürüyüp dağılmadığı sanıldıkça kabri üzerinde çıkarılmadan namaz kılınır[2].
6. İmam, erkeğin ve
kadının göğsü hizasında durur. Bir kere tekbir (iftitah tekbiri) alır ve sonra
süphâneke okunur. Bundan sonra ikinci defa, elleri kaldırmadan tekbir alınır.
Nebi (A. S.) üzerine Salevât'ı Şerife(Salli / Bârik) okunur. Bundan sonra
üçüncü defa tekbir alınır. Kendisi için, ölü için ve bütün Müslümanlar için dua
eder. Sonra dördüncü tekbiri alıp peşinden selam verilir.
7. Eğer, İmam beş kerre
tekbir alsa, cemaat, beşinci tekbirde imama tâbi olmaz.
8. Cenaze namazında kıraat ve teşehhüt
yoktur. Birinci tekbir hariç elleri kaldırmak da yoktur.
9. Çocuk için istiğfar olunmaz. (Üçüncü
tekbirden sonra ki duada) şöyle der: “Allahım! Onu bizim için önden giden bir ecir
yap! Onu, Ahiretimiz için devamlı ecir yap! Onu bize şefaat edici ve şefaatı
kabul edilmiş yap.” denir.
10. Bir kimse imamın
tekbirinden sonra gelse, imam ikinci tekbiri alana kadar bekler, tekbir almaz.
İmam tekbiri alınca, imam ile beraber tekbir alır. İmam'ı Ebû Yusuf: “İmamın tekbirinden sonra cenaze
namazına gelen kimse, imamın tekbirini beklemeyip, iftitah tekbirinde bulunan
kimse gibi tekbir alır.” dedi.
11. Yerde kılmaya muktedir
olan kimse cenaze namazını, bir şeye binili olduğu halde veya özürsüz
oturucu olduğu halde kılması, istihsânen
(Güzel bulmak. Bir şeyin iyi olduğu kanaatında bulunmak. Beğenilmek.) caiz
değildir.
12. Eğer, cenaze mescitte olursa, cemaatin mescit içinde
cenaze namazını kılması mekruhtur. (İmamı Şafi Hazretlerine göre mekruh
değildir.)
13. Eğer (cenaze mescitten) dışarda [3]olursa
(mekruh veya mekruh olmamakta) fukaha ihtilâf etmişlerdir.
14. Cenaze mescitten
dışarı olup, imam ve cemaatin bir kısmı da dışarda cenaze ile beraber bulunup,
diğer bir kısım cemaatte mescitte olur ve saflarda muttasıl olursa, cemaatle
mescitte cenaze namazı kılmak mekruh değildir).
15. Bir aza üzerine namaz kılınmaz. Kayıp bir ölü
üzerine de namaz kılınmaz.
16. Doğumda hayat belirtisi gösteren çocuk yıkanır, isim verilir ve
üzerine namaz kılınır, eğer böyle değilse -seçilen fetvada- sadece yıkanır ve
bir beze sarılarak defnedilir. Üzerine namaz kılınmaz[4].
17. Gayri Müslim
olan anne ve babasından biriyle esir edilen çocuk ölse, üzerine namaz
kılınmaz, ancak anne babasından biri veya (sabi) İslâmiyeti
kavrayıp Müslüman olursa veya (baba ve anasından) birisi kendisi ile beraber
esir olunmazsa, İslama girmiş olduğu hükmolunur. Yıkanır ve namazı
kılınır.
18. Müslümanın,
bir kâfir yakını ölse, onu necasetin yıkandığı gibi yıkar ve bir bez parçasına
sarar ve bir çukura atar veya kendi dindaşlarına verir. Onun için İslami merasim yapılmaz[5].
Cenaze Namazı [1].
Muhtar olan görüşe göre, hasta ayakları kıble tarafına uzatılarak
sırtüstü yatırılır. Başını biraz yükseğe kaldırılmakla yüz de kıbleye dönmüş
olur. Zira fukahânın beyanına göre böyle yatırılırsa, ruhun çıkması
kolay olur.
a. Sekâret halinde olan
hastaya babası, kardeşleri ya da dostları Kelime'i Tevhid /Kelime'i Şehâdet
telkin etmelidirler. Fakat bu telkin haydi beraber söyleyelim sen de: “DE”
veya “SÖYLE” şeklinde emir edilerek olmamalıdır. —Zira Allah (C.C.)
korusun- hastalığın verdiği ızdırapla belki “DEMEM” sözünü
söyleyebilir.
b. Binaenaleyh, hastanın
yanındaki Müslüman kimse “Lâilâhe îllâllah” Kelime'i Teyhid'i yüksek sesle söyler, bu sözü duyan
hasta da aynı şeyi söyler, dolayısıyle belki bu şekilde hastaya, bu
mübarek söz hatırlatılmış olunur.
Ölünün defninin acele olması hakkında, Râsûlü
Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Mevtalarınızın defninde acele
ediniz. Zira eğer mevta hayırlı ise kendisini mekânına ulaştırın, şayet şerli
ise, ehli cehennemi (içinizden) uzaklaştırın.”
c. Rasulüllahın (S.A.V.) bu Hadis'i Şerif
gibi pek çok sözlerinde mevtaların acele defnedilmesini beyan ederken, şimdiki
bir takım insanlar çeşitli sebeplerden dolayı, mevtalarının defnini
tehir ediyorlar. Bu adamlar, mevtalarına zanlarınca iyilik ediyorlar, vah yazık
zavallılara ki; bunların bazıları ölüleri için Hıristiyan âdeti olan çelengi
getirip merasimlerle ölülerini kaldıran sapıklara benzemektedirler. Zarurî
haller müstesnadır.
Cenaze yıkama ile İlgili Fetva:
Soru: Hind bir gemide öldü. Hind'i yıkayacak kadın yok.
Gemide Hind'in zevci Zeyd, damadı Amr ve bir de oğlu Bekir var. Hind'e, bunlardan hangisi
teyemmüm ettirir?
Cevap: Oğlu Bekir.
(FETAVAYI BEHCE)
İLGİLİ FETVA
Soru: Ölüyü yeşil elbise ile kefenlemekte bir beis var mıdır?
Cevap: Yoktur, fakat
müstehap olan beyaz elbise ile kefenlemektir. (FETAVAYI BEHCE)
Erkeklere hayatında ipekli elbise giymek yasak
olduğundan ipekli ile kefenlenmeleri caiz olmaz. Ancak kadınlar için caizdir.
Beyaz kefen imanın
alâmetidir. Beyazdan başka renklerle kefenlenirse
caizdir. Fakat beyazla yapmak daha
sevap ve sünnete uygun olanıdır.
İLGİLİ FETVA
Cevap: Caiz değil. Olmaz. (FETAVAYI BEHCE)
Soru: Fakir olan küçük Zeyd, öldüğünde teçhiz ve tekfini babası Amr’ın üzerine lâzım olur mu?
Cevap: Olur. (FETAVAYI BEHCE)
Soru: Ölen Zeyd'in terekesinden
(mirasından) maruf (belli) mikdarla teçhiz ve tekfini
görülmeden borçları ödenir mi?
Cevap: Teçhiz ve telefini
takdim olunur. (FETAVAYI
BEHCE)
Soru: Ölen Zeyd'in teçhiz ve tekfini yapılmadan mirasçıların
mirasını paylaşmaları caiz olur mu?
Cevap: Önce teçhiz ve tekfini yapılır. (FETAVAYI BEHCE)
Soru: Zengin Hind öldüğünde, teçhiz ve tekfini kendi malından
değil de, efendisi Zeyd'in malından olur mu?
Cevap: Olur. (HAMİŞİ
BEHCE)
Soru: Efendisi olmayan Hind, yabancılardan Amr'in evinde
misafirken, aniden ölse ve öldükten sonra Amr, Hind'in mirasçılarının ve
hâkimin izni olmadan Hind'in teçhiz ve kefenlenmesine kendi malından harcasa,
Amr masrafını Hind'in mirasçılarından alabilir mi?
Cevap: Alamaz.
MÜHİM FETVA
Soru: Hind ölüp karnında çocuk hareket edince,
babasının sol taraftan karnını yarıp çocuğu çıkarması caiz olur mu?
Cevap: Olur. (FETAVAYI ABDÜRRAHİM)
Cenazenin teçhiz ve tekfini (donanım ve
kefenlenmesi) farzı kifâye olduğu gibi namazını kılmak ta farzı kifâyedir ve
farzı kifâyeliği İcma'ı Ümmet'le sabittir.
Cenaze Namazının kılınması hususunda Kur'ân'ı
Kerim'de şöyle buyrulmuştur: “Onlara duâ et (Namazlarını kıl)” Tevbe
sûresi âyet: 103.
Hadis'i Şerif de de: “Her iyi ve kötü üzerine namaz kılın.” Mealinde Peygamber emri varid (ulaşan,
söylene gelen) olmuştur. Farzı kifâye olması ise, borçlu bir ölü hakkında: “Arkadaşınızın
üzerine (cenazesine) namaz kılın.” Mealindeki mübarek sözü ile
sabittir ki; eğer,“farzı ayn” olsaydı
kendileri de terk etmeyip kılarlardı. Cenaze namazı bu ümmete mahsus
ibadetlerdendir.
Hz. Hatice (R.A.)
Annemizin vefatında henüz cenaze namazı meşru kılınmamıştı. Vefatı, Hâtemül
Enbiya (S.A.V.) Efendimizin peygamberliğinden on sene sonradır.
Cenaze namazının münkiri, tekfir olunur. (CENAZE NAMAZINI İNKÂR ETMEK
KÜFRÜ GEREKTİRİR.)
Bu şartlardan başka
şunların da olması lâzımdır:
1. Ölünün tamamı veya vücudunun çoğu
duruyor olmak,
2. Ölünün cemaatın önünde olması,
3. Cenaze namazını kılan kimse özürsüz
binici veya oturucu olmaması,
4. Cenazenin yere
konmuş olması gerekir.
Soru: Namazı terk edici olan Müslüman Zeyd ölse, Zeyd'in namazı
kalınır mı?
Cevap: Kılınır. (FETAVAYI ABDÜRRAHİM)
İslâm dinî milletin umumî ve manevî
toplantılarında Müslümanların güvenini sağlamak, aynı zamanda hayır dualarını
almak için Cuma ve Cenaze namazlarında Sultanın (Devlet Reisinin)
veya onun vekili olan Vali ve benzer kişilerin hazır bulunmaları ve bizzat
onların bu vazifeleri imam olarak yapmaları İslâmın önem verdiği bir konudur.
Fakat bu görevi yapacak kimseler bilmez veya
tenezzül etmez ve Cenaze namazına iştirak dahi etmediği gibi karşıdan seyir
eder ve Hz. Allah'ın
Meleklere: “Âdem’e secde edin.” diye tazim emrini
buyurduğu zaman melekler derhal secdeye vardıklarında içlerinde onlan fakat
yaratılışı başka olan İblisin dikildiği gibi huzurdan uzak olanlar da
olursa, ölülerine dahi iyilikten uzak olan böyle insanlardan diriler bir
şey bekleyemez.
İslâm, Mahalle imamına bu hakkı verirken bazı
kimseler uzak yerlerden imam getirirler veya vasiyet ederler. Bunların, bu gibi
hareketlerinin doğru olmadığı açıktır.
İLGİLİ FETVA
Soru: Bir ölünün namazında, Büyük İmam - Devlet Reisi, Vali, o
beldenin kadısı (Müftüsü), Divan vekili ve kadının vekillerinden hiçbiri
bulunmayıp, ölünün, mahalle imamı Zeyd hazır iken başka mahalle imamı Amr, o
ölünün namazını kıldırmak istese, Zeyd (Mahalle imamı) Amr (başka mahallenin
imamını)’ı men edip kendi kıldırmaya yetkili olur mu?
Cevap: Olur. (FETAVAYI BEHCE)
ÖNEMLİ BİR FETVA
Soru: Cenaze namazında Zeyd, ayağını ayakkabısından çıkarıp
üstüne koymayıp sadece ekserisini çıkarıp kıldığı cenaze namazı sahih olur
mu?
Cevap: Ayakkabısında yahut mekânda pislik yoksa olur. Eğer,
ayakkabısında yahut mekânda pislik varsa, geniş ise olur. Dar ise, olmaz. Esah
olan ayağını çıkarıp üstüne koymaktır. (FETAVAYI
ABDÜRRAHİM)
Soru: Bir ölünün namazını kıldırmaya Cuma kıldıran imam ile
mescitte namaz kıldıran imamdan hangisi evlâdır?
Cevap: Cum'a namazı kıldıraln
imam evlâdır. (FETAVAYI FEYZİYE)
Soru: Mahalle imamı olan Zeyd, cenaze namazı kıldırmaya yetkili
ise, ölü hazır olduğunda cenaze namazını, Zeyd'in izni olmadan Amr kıldırırsa,
cenaze namazı caiz olur mu?
Cevap: Olur. Fakat mahalle
imamı beraber kılmadı ise, namazı yeniden kıldırma yetkisi
vardır. (FETAVAYI
BEHCE)
[2]. Zira Peygamberimiz
(S.A.V.) Efendimiz Ensar'dan bir kadının kabri
üzerine namaz kıldılar. Asıl olan yıkandıktan sonra böyledir. Yıkanmadan kabre
konduktan sonra hatırlanırsa çıkarılır, yıkanır ve namazı
kılınır. Fakat üzeri toprakla örtüldü ise çıkarılmaz ve namazı hususunda
ihtilâf vardır. Bazı fukâha kılınır, bazıları da namaz sakıt olur demişler.
İLGİLİ FETVA
Soru: Zeyd öldüğünde yıkandıktan sonra namazı kılınmadan defn
olunsa, kabri üzerinde namaz kılmakta beis var mıdır?
Cevap: Koktuğu zan olunmazsa,
sorun yoktur. (FETAVAYI FEYZİYE)
[3]. Yani cenaze ve imam mescitten dışarda olur, cemaat
mescitte olursa kerahattir. Ve cenazeyi camii şerifin içine alarak namazını kılmak
da mekruhtur. Bundan da Mescid i Haram müstesnadır. Aynı zamanda cenaze namazları
için özel yapılan yerler ve mescidlerde kılmak kerahat değildir. Hatta
şiddetli yağmur yağdığında cenaze cemaatla kılınan mescit içine dahi
alınabilir. Böyle zaruri hallerde kerâhatlik kalkar.
Cenaze namazını kabristanda kılmak da iyi
değildir. Zira Hz. Ali ve îbni Abbas (R.A.) Efendilerimizin bunu kerih
gördüklerini, İmam’ı Âzam Hazretleri nakletmişlerdir. Bununla beraber kılınırsa
caizdir ve olur.
[4]. Çocuk dünyaya geldiği
sırada hayatta olduğu bilinirse, ismi konarak telkinden başka diğer dinî
vazifeler büyük Müslümana yapıldığı gibi yapılır. Fakat ölü olarak doğan çocuk
yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınmadan gömülür.
İLGİLİ FETVA
Soru: Vücudu belli olan ve ölü olarak düşen çocuk için namaz
kılmak gerekir mi?
Cevap: Gerekmez. (FETAVAYI İBNİ NÜCEYM)
[5]. Böyle olan cenazelerin
yıkanmasında sünnete uyulmadan bir paçavra yıkar gibi yıkanır. Fakat ölen kimse
mürted olursa yakınları dahi yıkamadan, rastgele bir çukura gömülür.
MÜLTEKA
Cenazenin Taşınması, Kabre Konması
Kabirlerin Yapımı vs. İlişkin Bilinmesi
Gerkenler
1. Cenazeyi dört kimsenin yüklenip götürmesi sünnettir.
2. Cenazenin sağından başlayıp ön tarafını sağ omzuna kor,
sonra cenazenin arka tarafını sağ omzuna kor, sonra ön tarafı sol omzuna kor,
sonra arka tarafı sol omzuna kor.
3. Ölüyü götürürken sarsmadan, koşarak değil de süratli bir şekilde götürürler.
4. Cenazenin arkasında yürümek efdaldır.
5. Kabrine vardıklarında, cenazeyi
indirip kabrine koymadan oturmak mekruhtur.
6. Kabir kazılır ve Kıble
tarafa sapma yapılır. Ölü kabre kıble tarafından konulur. Ölüyü koyan kimse
“Bismillah ve alâ Milleti Resûlüllâh” der.
7. Kadının kabri, (seccade, bez gibi şeylerle) örtülür.
8. Erkeğin (kabri) örtülmez.
9. Ölü, kıble tarafına döndürülür.
10. Kefenin uçlarındaki düğümler çözülür.
11. Ölünün üzeri kerpiç veya kamış benzeri şeylerle kapatılır.
Tuğla ve ağaçla kapatmak mekruhtur.
12. Üzerine toprak itilir.
Kendi toprağından başka toprak almak mekruhtur.
13. Kabir hörküçlenir
(yerden bir karış veya az daha yükseltilir). Kabir, dörtgen yapılmaz.
15. Zaruret olmadıkça iki
kişi bir kabre gömülmez.
16. Ölü kabrinden çıkarılmaz. Ancak, araziye el konularak
alınmışsa çıkarılır.
17. Kabre basmak, üzerine
oturmak, kabir üzerinde uyumak ve kabir yanında namaz kılmak mekruhtur[3].
MÜLTEKA
ŞERHİ
Cenazenin Taşınması,
Kabre Konması
[1]. Zira Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz “Mü'minin kabri
üzerine yağan yağmurların damlası ve rüzgârların sesi günahlarının kefaretidir”
mealindeki sözüyle gerçeği beyan etmiştir.
Soru:
Bir ölü kendi beldesinden başka yerde defnolunduğunda o ölünün akrabaları ölüyü
çıkarıp kendi beldelerine nakletmeleri caiz olur mu?
Cevap:
Olmaz. (Feteva Îbni Nüceym)
[2]. Kabirlerin
üzerinden giderken Kur'an'ı Kerim okunur, tesbih, tahlil ve Salevâtı şerife
getirilir. Kabirlerin çiğnenmesinde beis yoktur.
BİLGİ
Cenaze Namazında Dualar
Cenaze Namazında Şu Dualar Okunur: "Allâhümma'ğfir lihayyinâ ve meyyitinâ ve şâhidinâ ve
gaibinâ ve zekerinâ ve ünsânâ ve sagırinâ ve kebîrinâ. Allâhümme men ahyeytehû
minnâ fe ahyihî ale'l-İslâm ve men teveffeytehû minnâ fe teveffehû ale'l-iman.
Ve hussa hâze'l-meyyite bi'r-ravhi ve'r-râhati ve'l-mağfireti ve'r-rıdvân.
Allâhümme in kâne muhsinen fe zid fî ihsânihî ve in kâne müsîen fe tecâvez anhü
ve lakkihi'l-emne ve'l-büşrâ ve'l-kerâmete ve'z-zülfâ, bi rahmetike yâ
erhame'r-Râhimîn"
Anlamı: Allahım! Dirimizi, ölümüzü, burada bulunanlarımızı
bulunmayanlarımızı, erkeğimizi kadınımızı, küçüğümüzü büyüğümüzü mağfiret
buyur, bağışla. Allahım! Aramızdan yaşatacaklarını İslâm üzere yaşat,
öldüreceklerini iman üzere öldür. Şurada duran ölüye, kolaylık ve rahatlık ver,
onu bağışla. Bu kişi, iyi bir kimse idiyse sen onun iyiliğini artır. Eğer kötü
davranmış, günahkâr bir kimse idiyse, sen rahmet ve merhametinle onları
görmezden gel. Ona güven, müjde, ikram ve yakınlık ile mukabele et. Ey merhamet
edenlerin en merhametlisi olan Allahım.
Ölen Kişi Çocuk Gibi Mükellef Olmayan Bir
Kimse İse:
Duadaki “ ve men teveffeytehû minnâ fe
teveffehû ale'l-iman.” (Öldüreceklerini iman üzere öldür.), Cümlesi yerine:
“Allâhümme'c‘alhü lenâ feratan, Allâhümme'c‘alhü lenâ ecren ve zuhran,
Allâhümme'c‘alhü lenâ şâfi‘an müşeffe‘an.” (Allahım! Sen onu bizim için önden
gönderilmiş bir sevap vesilesi yap, ecir vesilesi ve âhiret azığı eyle, onu
bize şefaati kabul edilen bir şefaatçi eyle!) diye dua edilir.
Ölen Kişi Kadın İse:
Duanın ana metni ve anlamı aynı kalmak üzere,
duadaki… “Ve hussadan” sonraki
zamirler kadın yerini tutacak şekilde şöyle değiştirilir: Ve hussa
hâzihi'l-meyyite bi'r-ravhi ve'r-râhati ve'l-mağfireti ve'r-rıdvân. Allâhümme
in kânet muhsineten fe zid fî ihsânihâ ve in kânet müsîeten fe tecâvez anhâ
minha ve lakkiha'l-emne.
MÜLTEKA
Şehit [1]
a. Savaş meydanında ölen veya
b. Asilerin - yol kesenlerin, eşkıyanın öldürdüğü veya
c. Savaş meydanında ölüp üzerinde yara izi bulunan veya
d. Hat veya bir diyet dolayısıyla değil de zulmen bir
Müslüman tarafından öldürülüp katledilen kimseler şehittir.
• Şehit, kefenlenir ve
üzerine namaz kılınır[2]. Yıkanmaz,
kanı ve elbisesi ile defnedilir. Ancak kefen cinsinden olmayan kürk, aba, mest
ve silah gibi şeyler üzerinden çıkartılır. Sünnet olan kefene riayet
etmek için üzerindekiler artırılır veya eksiltilir.
• Eğer öldürülen;
çocuk, deli, cünüp, hayızlı ve nifaslı ise, İmamı Azam’a göre, yıkanır. İmameyn
yıkanmaz, diyor.
• Eğer şehirde zulmen,
kasden öldürüldüğü bilinmeyen ölü ise yıkanır.
• Aynı şekilde eğer
yemek, içmek ilaçlanmak, satmak, almak veya İmamı Yusuf’a göre; bir günün
ekseri vaktinde yaşaması durumlarında yine yıkanır. Veya üzerinden, aklı
başında olduğu halde bir namaz vaktinin geçmesiyle veya çadırda korunmasıyla
veya canlı olarak savaş meydanından nakledilmesiyle veya İmamı Yusuf’a göre;
mutlak bir vasiyyet etmesiyle yine yıkanır. (Bu durumda şehid hükmünde
değildir.)
İmamı Muhammed derki, Ahiretle alakalı bir iş
vasiyyet ederse yıkanmaz. (Bu durumda şehit hükmündedir.)
• Her kim hadd veya
kısastan dolayı öldürülmüşse yıkanır ve üzerine namaz kılınır[3].
Her kim asi veya yol kesici olduğu için öldürülürse
yıkanır, fakat üzerine namaz kılınmaz[4]. Denildi ki,
a. Namazı kılınmadığı gibi yıkanmaz da. (İslam hükmüne baş
kaldırdığı için.)
MÜLTEKA
ŞERHİ
Şehit
FETVALAR
Soru: Müslüman olan
Zeyd'in Hıristiyan hanımı Hind'i, hâmile olup öldüğünde Müslüman kabirlerine
mi defnolunur, yoksa kâfirlerin kabirlerine mi?
Cevap: Utbe "bin Âmr (R.A.) kavli üzere
yalınız başına bir yerde defnolunmak daha uygundur.
Soru: Bu surette
Hind'in yıkanması caiz olur mu?
Cevap: Necis elbise
ile yıkanıp ve bir miktar bezle sarılıp bir çukura bırakılmasında sakınca
yoktur. (FETAVAYİ BEHCE)
Soru: Müslüman olan
Zeyd'in hâmile olmayan Hıristiyan hanımı Hind ölse, Hind Müslümanların kabrine
mi defnolunur yoksa kâfirlerin kabrine mi?
Cevap: Kâfirlerin
kabrine defnolunur. (Fetavayi
Feyziye)
Soru: Müslüman olan
Zeyd'in Hıristiyan hanımı Hind, hâmile iken ölse, beraberinde ölen Müslüman
çocuk üzerine namaz kılınır mı?
Cevap: Kılınmaz. (Fetavayi Feyziye)
Soru: Mürted olarak
katlolunan Zeyd'i, kâfirler kendi kabirlerine gömmek üzere isteseler,
verilmesinde beis var mıdır?
Cevap:
Vardır. (Fetavayi Feyziye)
Soru: Eşkıyadan olan
Müslüman Zeyd, muharebe esnasında öldürülse, yıkanıp namazı kılınması
gerekir mi?
Cevap: Gerekmez.
(FETÂVAYI NETİCE)
· Yol kesici eşkıya da, diri olarak
yakalandıktan sonra öldürülse ne yıkanır ne de namazı kılınır, hiçbirisi
yapılmaz.
MÜRTED: Lügatte, her hangi bir şeyden dönücü manasınadır.
Şer'i Istılahta: İslâm dininden dönen ve çıkan kimsedir. Rüknü, imandan
sonra diliyle küfür kelimelerini söylemektir.
Sıhhatinin şartı: Küfür kelimesini söyleyenin akıllı ve
zorlanmadığı halde isteyerek söylemiş olması lâzımdır. Binaenaleyh bu şartlar
dâhilinde küfür kelimesini söyleyen kimse mürted olur.
Soru: Zeyd'in mubah
olan yerde kendisi için çukur kazdığı kabre, Amr kendi ölüsünü
Zeyd'in izni olmadan defnetse, Zeyd o ölüyü o
kabirden çıkarttırmaya kadir olur mu?
Cevap: Olmaz. Çukuru
kazana kıymeti verilir. (Feteva
Îbni Nüceym)
Soru: Hind ölüp kabre
karnındaki çocukla gömülse, Zeyd rüyasında Hind'in: “Karnındaki çocuğu
alın,” dediğini görmüş olsa, bu nedenle Hind'in kabrinin açılması doğru
olur mu?
Cevap: Olmaz. (Feteva
Îbni Nüceym)
· Rahminde çocuk olan kadın ölür ve
çocuk harekette bulunur ise, kadının karnı sol tarafından yarılır ve çocuk
alınır.
· Müstehap olan; ölen ve öldürülen,
öldüğü veya öldürüldüğü mekân ve memleketin Müslüman kabirlerine gömülmelidir.
Başka yere götürülmemelidir.
Soru: Zeyd, başka
kazada ölen Hind'i götürüp kendi kazasında gömerse ne olur?
[1]. Şehide şehit denmesinin sebebi;
Melekler, ölümüne ve cennetle müjdelendiklerine şahit olduklarındandır.
Binaenaleyh Allah (C.C.) yolunda ölen ve öldürülen kimselere Şehit denir.
Şehitlerin ehli Cennet olduklarına şahit olan
Âyet'i Celiyleden bir tanesinin meali şöyledir: “Allah (C.C.) yolunda öldürülmüş olanlar için ölüler
demeyin. Bilakis onlar diridirler. Fakat siz anlamazsınız.” Bakara Suresi,
Ayet: 154.
[2]. İmam'ı Şâfi'î Hazretleri,
şehit üzerine namaz kılınmaz diyor. Sebebi de,
kılıç onun günahlarını mahvetmiştir.
Binaenaleyh dua ile şefaat ve merhamet ve Rahmet temennisine
lüzum yoktur buyuruyor.
· Bizim mezhebimize göre ise, iyi ve
şerefli olduğunu izhar eden şehidin namazı kılınır. Şehide, namazın kılınması
daha evladır.
· (Hanefi mezhebinin âlimlerinin görüşlerine
ve dayandırıldığı delillere göre: Şehidler elbiseleri ile kefenlenir, üzerine
namaz kılınır. Akn )
Soru: Zeyd,
vatanı olan beldesinden sefer müddeti olan (18 saatlik) uzak diğer bir
memlekete gidip, orada garip olarak ölse, Zeyd şehitlik mertebesine nail olur
mu?
Cevap: Olur. (FETAVAYİ
BEHCE)
[3] Buradaki Had: Şarap içene,
iftira edene şahitlerle isbat edilir veya kendileri ikrar ederlerse seksener
(80 er) değnek vurulur. Zina eden bekâr erkek ve kadına, İslâmdaki
cezası yüzer (100 er) değnek vurmaktır. Binaenaleyh bu hat yapıldıktan
sonra ölürse demektir.
Kısas ise: Haksız ve
suçsuz yere birisi diğerini öldürürse, onun da aynı şekilde öldürülmesine
denir.
İşte bu gibi sebeplerden dolayı ölenlerin
cenazesi yıkanır ve namazları kılınır. Zira Allah (C.C.)'ın hakkı icra edilmiş,
dolayısiyle İslâmm hükmü üzerlerinde görülmüş ve temizlenmiş demektir.
[4]. Âleme ibret olması için böyle
kimselerin namazı kılınmaz ve hatta yıkanmaz.
FETVA
Soru: Yol kesici ve
eşkıya olan Müslüman Zeyd, yakalanıp asılsa veya katlolunsa, Zeyd'in yıkanıp
cenazesinin namazı kılınır mı?
Cevap: Ne yıkanır ve ne de namazı kılınır. (FETAVAYİ BEHCE)
Soru: Eşkıya olan
Müslüman Zeyd, savaş sırasında öldürülse, Zeyd'in yıkanması ve namazının
kılınması gerekir mi?
[5].
Soru: Bilerek (aklı
ererek) kendisini asan ve katleden Zeyd'in yıkanıp namazı kılınması gerekir
mi?
Cevap: Gerekir. (FETAVAYİ BEHCE)
Soru: Kendini öldüren
kimsenin yıkanıp namazını kılmak caiz olur mu?
Cevap: Olur (Feteva
Îbni Nüceym)
· Bilerek ve zulmen suçsuz yere anasını
ve babasını öldüren kimsenin namazı kılınmaz. Bilerek sözü ile hata ederek
öldürenin ve zulmen sözü ile de, babası veya anası eşkiya veya kâfir olduğu
halde Müslümanlarla çarpışırken babasını veya anasını öldüren kimseler
çıkarılmıştır. Zira böyle sebeplerden dolayı baba ve anasını öldürenin namazı
kılınır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder