1. Namazın Kılınış
Şekli
2. NAMAZDA KIRAAT
3. KIRAAT/ RÜKU SECDE VE ÖNEMİ
4. TEŞEHHÜT
5. RÜKÛDAN KALKINCA- TEŞEHHÜTTE PARMAKLAR
6. HANEFİLERE GÖRE PARMAKLAR
7. OTURUŞLAR (KADE’LER)
8. SELAMLAR
9. BİSMİLLAHI GİZLİ OKUMAK
10. SELÂM'IN SIĞASI
(SÖZLERİ)
11. CEMAAT
--------
MÜLTEKA
Namazın Kılınış Şekli
Mülteka yazarı İbrahim Halebî, Hanefî fıkhında
“DÖRT MUTEBER METİN”, anlamı ile meşhur olan dört muteber kitap ve iki
güvenilir kaynaktan taradığı Namazın Kılınış Şeklini, kendi bilgisi ışığında
aşağıdaki gibi anlatmıştır.
Namazda mutlaka huşu lâzımdır.
Başlama Tekbirinin Alınışı
Tekbirin İmamın Tekbirine bitişik
Olması
1. Kişi, namaza başlamak istediğinde, ellerini kaldırdıktan
sonra kulak yumuşağına başparmaklarını hizalandırarak Allah kelimesinin
hemzesini ve ekber kelimesinin bâ'sını uzatmadan tekbiri alır [1].
2. Fıkıh bilginlerinden kimileri de: Başparmaklarını
kulak yumuşağına değdirmek suretiyle tekbirin alınması gerekir,
görüşündedirler.
3. İmam Ebû Yusuf ise: Kişi, ellerini tekbirle beraber
kaldırır, tekbirden evvel kaldırmaz, görüşündedir.
4. Kadın, tekbir alırken ellerini omuzlarının hizasına
kadar kaldırır.
5. Cemaatin tekbiri imamın tekbirine bitişik olması yani imam
tekbiri tamamlamadan cemaatın imamla beraber almaları, İmam'ı Âzam'a göre; daha sevaptır.
7. Namaza başlayan kişi, Allah’u
Ekber yerine; Allahu
Ecel, Allahu Azam, Errahmânü Ekber, Lâilâhe illallah, diyerek
tekbir alsa veya Farsça tekbir alsa namazı
geçerlidir.
Başka Dilde Tekbir
8. Tekbiri, Arap dilinden başka, Farisî dilde okur ve yine;
Arap dili ile okumaktan aciz olan Farisî dille okursa sahihtir. Hayvanı
keserken, Farisî lisanla (Benam Huda; Allah'ın adıyla) derse sahihtir.
9. Farisî dilden başka diğer diller de (Türkçe, Fransızca,
İngilizce ve Almanca diller gibi) Farsça dil gibidir.
10. Eğer, namaza başlarken İftitâh
tekbiri yerine; “Allah’ım beni mağfiret et” manasını ifade eden Allahümmegfirlî derse, (bu sözler, Allah'a tazim
olmayıp kendi ihtiyacını isteme şekli olduğundan) geçerli değildir. İmam'ı Ebû Yusuf: Kişi, Arapça tekbiri güzel
alabiliyorsa, tekbirden başka hiç bir şeyle caiz değildir. Ancak tekbirle
namaza girmesi gerekir.
Ellerin Bağlanması
Tekbiri aldıktan sonra; her kıyam (ayakta
durmak)’da, göbeğinin altında sağ elini sol elinin bileğine bağlar. Bu
durum, İmam'ı Muhammed (R.A.)'ın hilafınadır. Binaenaleyh İmam’ı Azam ve Ebû
Yusuf (R.A.) göre: Kişi Kunut duasını okuma anında ve cenaze namazında ellerini
göbeğinin altına bağlar. İmam’ı Muhammed (R.A.) buralarda elini bağlamaz
salıverir diyerek muhalefet ediyor.
11. Rukûdan sonra (Semiallâhülimen
hamideh, deyip) dikilince ve Bayram tekbirleri arasında bilittifak, ellerini
yanlarına salıverir.
12. Başlama tekbirinden sonra Süphânekeyi
sonuna kadar okur ve (İnni Veccehtü Vechiye… ) duasını Süphânekeye ilâve etmez.
İmam'ı Ebû Yusuf: İnni
Veccehtü Vechiye… ilâ ahiri, ilâve edilmesini söyleyerek, muhalefet
ediyor.)
Namazda Kıraat
Euzunün ve Besmelenin Okunması
Aminin Gizli Söylenmesi
13. Sonra, Eûzüyü kıraat için gizli olarak
okur.
14. Binaenaleyh mesbuk (namazın evvelinde
imama yetişemeyip ikinci, üçüncü rekâtlarda yetişmiş) olan
kimse, yetişemediği rekâtları kaza ederken, kıraat için Eûzüyü okur.
15. Muktedî (namazın başında imama uyan)
ise Eûzüyü okumaz. Euzü, Bayram tekbirlerinden sonraya (kıraat için)
bırakılır. İmam'ı Ebû Yusuf’a göre Euzü, Süphânekeye tâbidir. Binaenaleyh,
muktedî Eûzüyü okur ve (Euzü) Bayram tekbirlerine takdim olunur.
16. İmam, her rek’atın öncesinde gizli
olarak besmele çeker [3], sure ile fatiha arasında besmele
okunmaz.
17. Gizli okunan namazlarda, İmam
Muhammed: Besmele arada okunur diyerek muhalefet ediyor. İmam Muhammed: “Besmele, surelerin arasını ayırmak
için inzal olunmuş, Kur'an'dân bir ayettir. Fatihadan ve herhangi bir sureden
değildir.” Diyor.
18. Sonra, Fatiha ve sure ya da
Fatiha ile beraber üç ayet okur.
19. İmam, Veleddâllîn dediği vakit, imam ve cemaat gizli
olarak, Âmin derler [4].
Rükûu
Sonra Rükû tekbiri alır, ellerini dizleri
üzerine kor ve başını aşağıya eğmeden, yukarıya kaldırmadan sırtını düz tuttuğu
halde ellerinin parmaklarını diz kapaklarının üzerinde ayırır.
20. Rükûda, üç defa “Sübhânerabbiyel Azim” der ve üç defa söylemek, sünnetin en
azıdır. Namazı yalnız kılan için tek söylemekle beraber (beş, yedi gibi)
fazla söylemesi müstehaptır [5].
21. Sonra İmam “Semiallâhülimen
Hamideh” diyerek başını
kaldırır, imamın bu kadar demesi yeterlidir. İmameyn, imam buna; Rabbena Lekelhamd'ü
ekler görüşündeler. Bilittifak; cemaat, tahmidle
(Rabbena Lekelhamd ile) iktifa eder (yetinir).
22. Namazı yalnız kılan
kimse, doğru olan görüşe göre, ikisini (imam ve cemaatin dediğini) söyler. Ama
namazı yalnız kılan için bazı fakihler, “imama uyan gibidir”
görüşündeler.
Secde
Ayak parmaklarının Durumu
23. Namaz kılan kişi sonra tekbir
alır ve secdeye gider, önce dizlerini, sonra ellerini ve sonra da kulaklarının
hizasına parmaklarını bitiştirdiği halde iki elinin arasına yüzünü kor,
kollarının pazılarını vücudundan açar ve karnını uyluklarından uzaklaştırır.
Ayaklarının parmaklarını kıble tarafa yöneltir.
24. Kadın ise (secdede) pazılarını
bedenine yanaştırır, karnını uyluklarına bitiştirir.
25. Secdede üç defa; “Sübhâne
Rabbiyel âlâ”der, en aşağısı da budur.
26. Burnu ve alnı ile secde yapar,
ikisinden (burun veya alından) biriyle yahut sarığın kenarına secde yaparsa: İmam'ı Âzam'a göre kerahatla beraber caizdir. İmameyn, özürsüz olduğu zaman
yalnız alnı üzerine secde caiz değildir, görüşündeler.
27. Elbisesinin fazlası (namaz kılanın
elbisesinin etek ve yeni gibi) üzerine ve alnını koyabileceği, her sert şeyin
üzerine secde etmesi caizdir. (Secdeye varanın alnı) yerleşmeyen ve ileri geri
yaylanan her şeyin üzerine secde etmek de caiz değildir[6]. Eğer kendisiyle beraber, namaz kılan
kimsenin sırtına (izdihamdan dolayı) secde ederse caizdir.
· İmam'ı Muhammed göre: Secde, alnı yerden kaldırmakla tamam
olur.
· İmam'ı Ebû Yusuf’a göre: Secde,
alnı yere koymakla tamamlanır.
28. Sonra tekbir alarak başını kaldırır.
Mutmain olarak (bedeni hareketten kesilerek, sakinleyerek) oturur ve mutmain
olarak secde eder.
29. Sonra kıyama kalkmak için tekbir
alır, önce yüzünü kaldırır, sonra ellerini kaldırır, oturmadan ve yer üzerinde
bir şeye dayanmaksızın (dizleri üzerine ellerini kor) ve dikilerek
kalkar.
İkinci Rekât
Teşehhüt,
Ayak Parmakları,
İkinci Kade’lerde Dua,
Hafaza Meleklerine, İnsanlara ve Cinlere Selam
30. İkinci rekât, birinci rekât gibidir.
Ancak ikinci rek'atta Sübhâneke, Euzü okunmaz ve iki eller (yukarıya veya kulak
yumuşağına) kaldırılmaz. Fakat “Fek'as sam'ac” [7], harflerinin bulunduğu yerlerde
eller yukarıya kaldırılır.
31. İkinci rek'atın, ikinci
secdesinden başını kaldırdığı vakit, sol ayağını yatırarak üzerine oturur ve
sağ ayağının parmaklarını kıble tarafa yönelterek diker. Ellerinin parmakları
kıble tarafa yönelterek serilmiş vaziyette (parmakların araları açık ve bitişik
şekilde) uyluğunun üzerine kor. İbni Mes'ud (R.A.) Teşehhüdünü okur[8].
32. Birinci kâde'de Teşehhütten
sonra bir şey okumaz.
33. Farzların birinci ve ikinci
rekâtlarından sonra sadece Fatihayı okur. Yalnızca Fatiha okumak daha sevaptır.
34. Dört rek'atlı farzların son iki
rek'atında fatiha okumak efdal olmakla beraber tespih, tehlilde bulunmazsa
ve hatta susarsa bile caizdir [9].
35. İkinci Kâde (Teşehhüde
oturmak)’lerde birinci kâde gibidir.
36. Kadın, iki kâde de teverrük
(Teverrük: Sol yanı üstüne oturup iki ayaklarını sağ tarafından çıkarmaktır)
eder.
37. İkinci oturuşta teşehhüt tamamlandığı
vakit, Peygamber (S.A.V.) üzerine Salâvatı şerife getirir ve Rasûlüllâh'tan
sabit olan dualara ve Kur'anı Kerim'in lafızlarına benzeyen dualardan
dilediğini okur [10].
38. Dua yaparken, insanların sözüne
benzeyenleri (Ey Allahım bana filân kadını aile olarak lütfet, mealindeki,
Allahüm-me Zevvicni fülânete gibi sözleri) söylemez.
39. Sonra imamla beraber sağ tarafına
selâm verir. Binaenaleyh, Selâm veya Allah’ın (C.C.) rahmeti sizin üzerinize
olsun manasını ifade eden “Esselâmü Aleykünı Verahme-tûllâh” der. Sol tarafına da aynı selamı
verir.
40. İmam, Selâmla beraber sağında ve
solunda bulunan Hafaza meleklerine ve kendisiyle beraber namazda bulunan erkek,
kadın insanlara ve Mü'min cinnilere niyet eder. İmama uyan cemaat ta imam gibi
niyet eder ve imamdan tarafa selâm verdiği zaman imama da niyet eder. Şayet
cemaat, imamın arkasında olmak suretiyle hizasında olursa her iki tarafa selâm
verirken cemaatle beraber imama niyet eder [11].
Tek başına namaz kılan kimse, selâm
verirken hafaza meleklerine niyet eder.
--------
MÜLTEKA ŞERHİ
Namazın Kılınış Şekli
[1]. Mülteka’nın yazarı, metinde
tekbir lafzının nasıl alınması gerektiğini beyan etmiştir. Şayet metinde
denildiği gibi tekbir alınmazsa namaz ne olur? Sorusu şöyle izah edilir:
a. Namaz kılan, Allah kelimesinin hemzesini uzatarak
söylerse, Allah'ın varlığı hususunda soru oluştuğundan inkâr manası hâsıl
oldur. Hemzeyi uzatarak söyleme, İftitâh tekbirinde olursa namaza başlanılmış
olmaz.
b. Eğer namazın içindeki intikal tekbirlerinde olursa namaz
fasit olur. Hatta hemzenin uzatılmasından, Allah'ı inkâr anlamı meydana geldiğini
bildiği halde uzatır ve söylerse, küfür hükmü oluştuğu fıkıh kitaplarımızın
çoğunda açıklanmıştır.
c. Lafza'î
Celâlin ortasında med yapmak ise, meddi tabiyi fahiş şekilde
uzatmadıkça iyidir.
d. “Ekber” kelimesinin bâ'sı uzatılırsa, yine manada fahiş
bozukluk olduğundan ve şeytan ismi olduğunu ifade ettiğinden, iftitâh
tekbirinde söylendiğinde namaza girilmiş olmaz, şayet namazın içinde olursa
namaz geçersiz olur.
[2]. İmameynin, İmam’ı Âzam'a Muhalefetlerinin Sebebi Şudur:
a. Eğer cemaat imamla beraber iftitâh
tekbirini alırlarsa, belki tekbiri
imamdan önce söylemiş olabilirler. Binaenaleyh imamdan evvel tekbiri
alan kimsenin namazı geçersiz olur. Bundan kaçınmak gerekir.
b. Fakat İmam'ı Azam; imamın iftitâh tekbirini
bitirmeden cemaatın iştirak ederek imamdan sonra bitirmesi lâzımdır, afdâl
olanı da budur, diyor. Musannif merhum da imam’ı Âzam'ın görüşünün daha uygun
olduğunu anlatmak için onun görüşünü almıştır.
[3]. Zira
sünnettir.
a. Fakat
her rekât’ın başında Fatihadan evvel okumak sünnettir.
b. İmam’ı
Muhammed'e göre ise, gizli okunarak kılınan namazlarda Fatiha ile sure arasında
besmele okunur.
FETVALAR
Soru: Zeyd, başlamış olduğu
namazın her rek'atının evvelinde kıraatten önce besmele okur mu?
Cevap: Okur.
Soru: Fatiha ile zammı
sure arasında besmele okur mu?
Cevap: Okumaz. (FETÂVAYI NETİCE)
Soru: Bütün farz namazlarında, sünneti
müekkedlerde, gayri müekkedlerde ve nafilelerin her rek'atında Fatihadan
önce besmele okumak gerekir mi?
[4]. Zira âmin demek sünnettir. Âmin diyenlerin nail
oldukları dereceyi ve durumlarını Resûl’ü
Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle beyan etmişlerdir:
“ İmam âmin dediği vakit siz
de âmin deyiniz. Zira bir kimsenin âmini meleklerin âminine muvafakat ederse,
geçmiş günahları afv ve mağfiret olunur.”
[5]. Yani Rükûda, tesbihi üç defa söylemek sünnetin
en azıdır. Namaz kılan kimse dilerse, beş defa, yedi ve dokuz defa diyebilir. Fakat imam olan kimse
cemaatine yorgunluk ve ağırlık vermeyecek şekilde hareket etmesi gerekir. Eğer üç, beş defadan fazla söylediği zaman
cemaatte yorgunluk hali görülecek kişiler olduğundan bu nedenle imam tesbihin
en azıını söylemekle yetinir.
[6]. İmam'ı Âzam'a göre: Sarığın kenarına secde yapıldığı
zaman, yerin sertliğini bulur ve kabalık teşkil etmezse kerâhatla beraber
caizdir.
Şafi'î Hazretlerine göre ise: Sarığın çevresine
secde etmek kesinlikle caiz değildir.
İmamlar arasındaki ihtilâf; alın yere konduğu
zaman yerin sertliği hususundadır. Eğer secdede alın, yerin sertliğini
bulamazsa bilicma sarığın (sarkan ) sargılarına secde etmek caiz değildir.
Zira secde alın üzerine yapılması gerekir iken, kafa üzerine ve sarık üzerine
yapılmış oluyor.
FETVA
Soru: Zeyd, secde ederken
başını yere koymayıp, sarığı, alnına bitişik değil iken (özürsüz)
burnu üzerine secde etse caiz olur mu?
Cevap: Olmaz. (FETAVAYİ
BEHCE)
· Yukarıda namazın sıfatları
bahsinde îzâh edildiği gibi kaba minder, fazla miktarda
serilmiş seccadelerin üst üste yığılması veya altına post serilip üstüne de
seccadeler serilmek suretiyle kabarması ve buğday çeçi gibi alnı koyunca
dağılan veya yaylanan şeyler üzerine secde etmek asla geçerli değildir.
Zira secde edilen şeyin ve yerin sert olması, secdenin
sıhhatinin şartındandır.
[7]. Dâmâd, bu
harflerin her biri, birer kelimenin rumuzu olduğunu
beyan ederek, şu mealdeki Hadis'i Şerifi nakletmektedir:
“Eller sekiz yerden başka yerde
kaldırılmaz. (O sekiz yer) namazın îftitâh tekbiri, kunud duası tekbiri,
bayram tekbirleri, Hacerül Es-ved'in selamlanması, Safa-Merve’nin (tepeleri),
iki vakfe yerleri ve iki cemre (taş) atımı yerlerinde eller kalkar.”
“Fak'as, sam'ac” Harfleri ve Anlamları
1. F - İftitâh Tekbiri,
2. K - Kunud Duası,
3. A - ayın, Iydeyn (iki bayram),
4. S - İstilâmı Haceri Esvet (Hacerül
Evsedin selamlanması),
5. Sad - Safa,
6. Mim - Merve,
7. İkinci ayın - Arafat,
8. Cim - İki cemre (taş atma) anlamlarını
ifade eder.
[8]. Yani;
Ettehiyâtü Lillahi Vessalelvâtü Vettayibâtü, ilâ ahir…. Bunu sonuna kadar
okur demektir.
[9]. Dört rek'atlı farzların son
iki rek'atında fatiha okumak efdal olmakla beraber tespih, tehlil de
getirilir ve hatta susup bekler diyenler de vardır. Dikkat edilirse
farz, vacip ve sünnet olarak bir kıraat okuyacak kadar beklenmesi olarak
açıklanmıştır.
Namaz kılan biri, Fatihadan fazla veya
noksan okursa namaza bir noksanlık gelmez. Hatta sehvi secde bile gerekmez.
Sahih olan hüküm metindeki hükümdür.
a. Rabbena-fağfirlene veli ihvânına… ilâ ahirî,
b. Rabbena Zalemnâ enfüsenâ…. ilâ ahiri..
c. Rabbena inneke men tüdhilinnâre …..ilâ âhiri ve,
d. Rabbiğ-firli velivâlideyye velimen dehale beytiye Velil
Mü'miniyne Vel Mü'minât…. ilâ âhiri… gibi âyetler okumak daha afdaldır.
[11]. Namazın sonunda selâm verirken
imam, cemaat ve yalnız kılanın niyetlerinin sünnet olduğu ve uyulup,
uyulmadığı, namazın sünnetleri bahsinde fukahâdan zikredilmiştir.
İmam, cemaate namaz kıldırdığında, önce
cemaate, sonra meleklere ve mümin cinnîlere, selâmet, rahmet ve mağfiret
dileyerek selâm verir. Cemaat te, önce sağındaki kişilerle beraber meleklere ve
mümin cinnîlere, soluna selam verirken de, solundaki kişilerle beraber,
meleklere ve mümin cinnîlere, selâmet, rahmet ve mağfiret dileyerek
selâm verir.
· Mülteka Şarihinin, El Bağlama
Hakkındaki Görüşü: Zira
elleri göbeğin altına koymak tevazu ve teslim olmadır. Tevazu ve Allah’a
boyun eğmenin Allahu Telâ’yı anmak sünnet olan kıyamlarda olması çok güzeldir.
· Şemsül, eimmei Hulvâni demiştir
ki: Her bir kıyam (dikilmek) ki, onda sünnet olan zikir yoktur, o kıyamda
elleri yanlara salıvermek sünnettir, yine her bir kıyam ki, onda sünnet olan
zikir vardır, o kıyamda elleri göbeği altına koyarak bağlamak sünnettir.
· Bu hükmü pek çok fukahâ zikrederek
İmam'ı Azam ve İmam'ı Ebû Yusuf hazretlerinin görüşlerini izah etmişlerdir.
· Metinde geçtiği üzere Kunud duası ve
Cenaze Namazının duasını ayakta okumak sünnet olduğundan elleri bağlamak da
sünnettir.
· İmam Muhammed: “Ayakta
kıraat okumak meşru ve lâzım olan her kıyamda eller bağlanır, “ diyor. kunut ve cenaze namazında dahi ellerin yanlara
salıverilmesinin gerektiği görüşündedir.
--------
Namazda Kıraat
1. İmam, sabah namazında ve akşamla yatsı namazlarının ilk
iki rekâtlarında ve Cuma ile Bayram namazlarında, eda olsun, kaza olsun
Kıraat’i sesli okur.
2. Yalnız kılan kimse ise, gece nafilelerinde (Teravih ve
Vitir), eğer vaktinde olursa (eda olunan ve) cehri olan farzlarda isterse
sesli, isterse sessiz okur[1].
3. Fakat sesli okumak
afdal kılındı.
4. Cemaat ile kılınan ve yalnız başına kılan 1. Maddede
zikredilen namazlardan başkasında vacip olarak gizli okurlar.
5. Sahih görüşte: Sesli okumanın aşağı derecesi,
başkasına işittirmek ve gizli okumanın aşağı derecesi ise, kendi nefsine
işittirmektir. Talâk, İtak, bunlardan başka, hayvan kesmede ki,
besmele, alışverişte, konuşma ile ilgili olan bütün yerlerde, açık
okumanın hükmü böyledir.
6. [2]. Eğer namaz kılan kimse, yatsı
namazının evvelki iki rek'atının suresini terk etse, son iki rek'atında, fatiha
ile sureleri kaza eder. Musaîli (namaz kılan) fatiha ve sureyi cehren okur.
7. Eğer namaz kılan kimse, yatsı namazının ilk iki rekâtının
fatihalarını terk etse, son iki rekâtında kaza yapmaz, zira kaza etse bir
rekâtta iki defa fatiha okuması gerekir.
Kıraatin farzı;
8. İmam'ı Âzâm'a göre, bir ayettir. (Ayet gerek kısa olsun, gerek uzun olsun,
gerek fatihadan olsun ve gerekse başka surelerden olsun).
10. Seferde vakit acele
olduğu zaman, namazda kıraatin sünnet miktarı, fatiha ve arzu ettiği herhangi
bir kısa suredir.
11. Emin olduğu zaman ise; Sabah Namazında, Sûre'i Bürûç ve
İnşekkat gibi sureleri okumak sünnettir.
12. Hazarda (evinde) ise kıraatin sünnet miktarı Fatihadan
sonra kırk veya elli ayettir.
13. Fukaha; sabah ve öğle namazlarında mufassal uzun
surelerin, ikindi ve yatsı namazlarında orta surelerin, akşam namazında ise
kısa surelerin okunmasını güzel gördüler.
14. Hucurât Suresinden, Bürûç suresine kadar olan sureler
uzun, Bürûç suresinden Lemyekûn suresine kadar olan sureler orta ve Lemyekûn
suresinden Mushafın sonuna kadar devam eden sureler ise, kısa surelerdir.
15. Zaruret zamanlarında, duruma göre okunur [4]. Sadece sabah namazlarında birinci
rek'atın kıraati, ikinci rekâtın kıraatinden (insanların cemaate
yetişebilmeleri için) uzun okunur.
16. İmam Muhammed (R.A.)'a göre: Bütün namazların birinci rek’atılarının kıraati uzun
okunur.
18. İmama uyan kimse okumaz, sükût eder ve imamı huzurla ve
düşünerek dinler, velev ki imamı rağbet (talep, rahmet) ve korku (azap) verici
ayetleri okusa yahut hutbe veya Peygamberimize Salâvat'ı Şerife getirse, yine
de imama uyan kimse dinler ve sükût eder. Uzaktakiler, yakında olduğu halde
hutbeyi işitemeyen kimseler, konuşmazlar, sustukları zaman dinlemenin
faziliyetini yakalarlar[6].
--------
MÜLTEKA ŞERHİ
Namazda Kıraat
[1]. Sesli (Cehrî) namazlar kazaya
kalır ve yalnız başına kaza edilirse sessiz okumak vâciptir.
· Hidâye sahibi diyor ki; bir kimseyi
yatsı namazı bıraksa, güneş doğduktan sonra o namazı
kılsa, eğer aynı namazı kaza edenlere imam olursa, sesli okur.
· Eğer yalnız kılarsa gizli okur ve
muhayyer değildir. Sahih olan da budur. Zira sesli okumak metinde geçtiği üzere
cemaatle kılındığında, cehri namazlarda imamın sesli okuması vaciptir. Yalnız
başına kılan kimse ise, sesli ile sessiz okumak arasında muhayyerdir. (DAMAD)
· Eğer namaz kılan kimse imam ise:
a. Sesli
namazların zamanında kılınmasında ve kazasında (gündüz de olsa) sesli
okunması,
b. Gizli okunan namazların edası ve kazası, gece-gündüz gizli
okunması vaciptir.
[2]. Metinde geçen gizli ve açık okuma derecesinden daha
aşağı okursa, hiç bir hüküm gerekmez. Meselâ: Bir kimse harfleri ağzında
tashih edecek kadar söylese, fakat kendisi işitmese talâk vâki olmaz ve eğer
sesli olarak talâk verir aynı zamanda kendisi işitmeyecek kadar sessizlikle
inşallah derse, talâk geçerli olur. Fakat kendisi, işitecek kadar inşallah
derse, talâk geçerli olmaz.
· İbnî Abidin: Sesli okumayı, birinci
safta bulunanlara işittirmektir, diye tarif etmiştir.
FETVA
Soru: Öğle namazını
kıldıran Zeyd’in sesini, yakın olan bir iki kişi işitseler, Zeyd’in bu hareketi
sesli okuma sayılır mı?
Cevap: Sayılmaz. (Zeyd’in sesini
birinci safın işittiği zaman sesli okuma sayılır.) ABDURRAHİM
· Sesli ve sessiz okumada esas şudur ki;
Resulü Ekrem Efendimiz (S.A.V.) hazretleri başlangıçta, her namazda
Kur'anı Kerimi sesli okurlardı. Müşriklerin şair ve rezilleri seslerini
yükselterek, kötü sözlerle karşılık verip, eza verdiklerinden dolayı; “Namazlarının ne hepsinde
sesli, ne de hepsinde gizli kıraat etmeyip (gece namazlarında sesli, gündüz
namazlarında gizli okumak yoluyla) sesli ve sessiz arasında bir yol ara” mealindeki ayet’i kerime nazil oldu.
Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) Efendimiz hazretleri:
a. Öğle ve ikindi namazlarının vakitlerinde, müşrikler
ezaya hazır bulundukları için kıraati gizli,
b. Akşam namazı vakti yemekle meşgul oldukları, yatsı ve
sabah vakitlerinde uykuda bulundukları için bu namazlarda Kıraati sesli
okudular.
c. Cuma
ve Bayram namazlarını Medine'i Münevverede kıldıkları ve kâfirlerin ise orada
kuvvetleri olmadığı için Cuma ve Bayram namazlarında sesli kıraat ettiler. (NÎMETÜLİSLÂM)
[3]. Namazda Kıraatin farz,
vacip ve sünnet miktarları:
a. Namaz kılacak kişinin, Kıraatin farz miktarı kadar
ezberlemesi farz,
b. Vacip olan Fatiha ve zammı surenin ezberlenmesi vacip,
c. Sünnet
miktarındaki kadar kıraati ezberlemesi ise sünnettir.
d. Kur'anı Kerim'in tamamını ezberlemek ise farzı kifâyedir.
e. Namazda farz olan kıraat terk edilirse namaz geçersizdir.
f. Vacip olan kıraat terk edilirse
tahrimen mekruhtur.
g. Sünnet olan Kıraat ise zaruret (özür) olmadıkça terk
edilmez, şayet zaruretsiz terk edilirse tenzihen mekruhtur.
Soru: Sokakta herkes işi ile meşgul iken, Zeyd’in, çocuğa
talim için cehr ile (açıktan) Kur’anı öğretmek için okuması caiz olur mu?
Cevap: Olmaz. (ABDURRAHİM)
[4]. Zaruret zamanlarında,
sure ve fatihanın tamamının okunması şart değildir.
· Zaruretin derecesine göre, Fatiha ve
sureden yalnız bir ayet bile okunabilir. İmam'ı
Ebû Yusuf; İmam’ı Âzam (R.A.)
Hazretlerine, bir gün sabah namazında imamlık edip, vakit dar olduğu için her
rekatta fatiha sûresinden yalnız bir âyet okumuş, namaz tamam olduğunda: İmam'ı Âzam Hazretleri; “ Yakup’umuz fakih olmuş,”
demişler.(TAHTÂVİ)
· YÂKUB: İmam’ı Ebû Yusuf’un ismidir.
[5]. Namazda sürekli aynı sure veya
ayeti okuyarak sanki başkasını okumak caiz olmaz anlamını ifade ettirmek veya
böyle zannederek aynılarını okumak doğru değildir ve kerahettir. Böyle bir zan
olmaması için bazı vakitlerde değiştirilmelidir. Meselâ; akşam namazında daima Kevser ve İhlâs surelerini okumak doğru değildir.
[6]. Yani, uzakta olan ve yakında olan kimselerin hutbeyi
dinlemesi vaciptir.
· Hutbe, iki rekât öğle namazının
makamına kaim olduğu için, öğle namazında imama uyan cemaatin susmasının
farziyeti gibi burada da susmak farzdır. (FERÂİD)
--------
EL İHTİYAR el-Mavsili
KIRAAT
Kıraat: Farz namazların ilk iki rekâtında farz, son iki rekâtında
sünnettir (F). Farz namazların son iki rekâtında kıraat yerine Allah Tâlâyı
tespihte bulunacak olursa caizdir.
· Kıraatin farz olan miktarı, her
rekâtta bir ayet okumaktır (SMF).
Fatiha okumak, bir sure veya üç ayet okumak ise vaciptir.
· İmama uyanlar "Fatiha"
ve "ilâve sureyi okumazlar
(F). İmam "Ve-la'd-dâllîn" deyince "âmin" der
ve cemaat te içinden "âmin" der (F)
--------
İMAM EBU HANİFE
KIRAAT
1. Hz Peygamber Buyurdu:
“Bir namaz ancak Kitabın Fatihası ile ve
Kur'andan bir şey eklemekle olgunlaşır.”
2. Ebû Hureyre’den:
“Allah'ın Elçisinin (Salât Ve Selâm Üzerine
Olsun) görevlendirdiği kişi, Medine'de halka duyuruyordu ki, namazın namaz
olabilmesi için Kur'andan bir miktar, Fatiha da olsa okunacaktır.”
3. İbrahim'den Rivayet Edildi:
“Allah'ın Elçisi (Salât ve Selâm Ona) ile
birlikte yatsı namazını kıldım. Namazda Vettîni veZzeytûni’yi okudu.”
4. Kutbe b. Malik’ten Rivayet Edildi:
“Nebî, (Salât ve Selâm Ona) sabah namazının
iki rekâtının birinde...» Tomurcukları birbiri üzerine kat kat yığılmış,
uzun ve yüksek hurma ağaçları bitirdik. Anlamındaki ayeti okudu.”
İMAM EBU HANİFE
RÜKU
1. Sa'd Bin Mâlik’in Şöyle Dediği
Rivayet Edildi:
“Biz rükûda
ellerimizi baldırlarımızın üzerine koyuyorduk.
Sonra
diz kapaklar üzerine koymamız emir edildi.”
2. Süfyan b. Uyayne Dedi ki:
Ebû Hanife ile Evzâî Mekke'de buğdaycılar
çarşısında karşılaşmışlardı. Ebû Hanife’ye Evzâî sordu:
“ Niçin
namazda rükûa giderken ve rükûdan kalkarken ellerini kaldırmamaktasınız?”
Ebû Hanife:
“ Bu
konuda Allah'ın Elçisinden (SAS) kesin bir şey bulamadığım için.” diye
karşılık verdi.
Evzâî:
“ Nasıl kesin bir şey yok? Bu konuda, Zührî
bana, Salim de ona, Salim’e de babası Ömer b. el-Hattâb'ın oğlu Abdullah haber
verdi ki: Allah'ın
Elçisi (SAS) namaza başladığında, rükûa giderken ve de rükûdan kalkarken
ellerini omuzlarına kadar kaldırdı.”
Ebû Hanife:
“Bize de Hammâd, ona da İbrahim en-Neheî, ona
da Alkame ile Esved, bu ikisine de İbn Mesûd haber verdi: Allah'ın Elçisi (Salât Ve Selam
Ona) yalnız, namaza başlarken ellerini kaldırır, bunun dışında böyle bir
şey yapmazdı.”
Evzâî:
“Ben sana diyorum ki; Zührî, Salim’den o da
babasından böyle nakletti, sen ise bana, Hammâd'ın İbrahim'den yaptığı nakli
söylüyorsun...”
Ebû Hanife:
“Hammâd, hadisleri anlamada Zührî'den daha
üstün. İbrahim de bu alanda Salim’den üstündü. Alkame ise Fıkıhta, İbn Ömer'den
geri kalmaz. Her ne kadar İbn Ömer sahabe olma şerefini taşıyorsa -ki bunun
faziletinde kuşku yoktur- Esved'in de birçok yönden faziletleri vardır.
Abdullah ise Abdullah’tır.”
Ebû Hanife'nin bu sözü üzerine Evzâî sustu.
İMAM EBU HANİFE
SECDE VE ÖNEMİ
1. Ebû Zerr'den Şöyle Rivayet Edildi:
Kendisi kıldığı (nafile) bir namazı pek
ağır yapmamış ancak rükûlarda ve secdelerde çok kalmıştı. Bitirdiğinde bir adam
ona şöyle dedi:
“Sen Peygamberin (Salât Ve Selâm Üzerine
Olsun) hem arkadaşısın, hem namazı böyle çabuk kılıyorsun?”
Ebû Zerr Sordu:
“Rükû ve secdeleri kusursuz yapmadım mı?”
“Evet yaptın.”
“ Peygamber'den (Salât Ve Selâm Üzerine Olsun)
İşittim Şöyle Buyurdu: Kim Allah'a bir secde
yaparsa, bu secde nedeniyle o kimsenin cennette derecesi bir kere daha
yükselir. Ben de istedim ki,
bana çok çok dereceler verilsin. Yahut bana dereceler yazılsın.” cevabını verdi.
2. İbrahim (En-Neheî) Rivayet Etti:
Adam, “Rebze'de
Ebû Zerr'e rastladığında (nafile) bir namaz kılıyordu. Ancak namazın rükû ve
secdelerinde çok beklerken, kıraati pek kısa yapıyordu. Selâm verip namazı
bitirince adam ona:
“Sen ki, Peygamberin (Salât Selâm Üzerine
Olsun) arkadaşı oluyorsun. Kıldığın namaz bu mudur?”
Ebû Zerr' Ona Şöyle Cevap Verdi:
“ Peygamber'den
(Salât Ve Selâm Onun Üzerine Olsun) İşittim. Buyurdu ki: “Kim Allah'a bir secde yaparsa,
Allah bu secde sebebiyle cennete o kimsenin derecesini bir kez daha
yükseltilir. İşte bu nedenledir ki ben de namazımda secdeleri uzatıyorum.” diye cevap verdi.
İMAM EBU HANİFE
TEŞEHHÜT
Rükûdan Kalkınca
Teşehhütte Parmaklar
1. İbn Üs-Süb'ü, İbn Talha'nın Şöyle
Dediğini Söyledi:
“Ebû Hanife’yi Gördüm; Ata’dan Soruyordu:
“İmam, Semiallahu
limen hamideh, dediği sırada cemaat, Rabbenâlekel
hamd, der mi?”
Cevap verdi:
“Dese de olur demese de.”
2. Sonra Ata, İbn Ömer'den Şu Rivayeti Yaptı:
Bize, Hz. Peygamber namaz kıldırmıştı. Başını
rekâttan kaldırırken “Semiallahu limen Hamideh” demiş, namaz kılanlardan biri de şu (anlamdaki)
sözleri eklemişti:
“Rabbimiz, bütün olmuş ve olacak hamd
ve övgü sanadır. Sayısız, temiz ve mübarek olan hamd ve övgü...”
Peygamber (Se'lât Ve Selâm Ona Olsun) namazdan
sonra: “Bu sözlerin
sahibi kim?” diye üç kez sordu.
Sözün sahibi olan adam:
“Benim, Allah’ın Elçisi“ cevabını verdi.
Hz. Peygamber adama:
“ Beni hak Peygamber olarak gönderene yemin
ederim ki; sayıları otuzu aşkın melek gördüm, söylediklerinin sevabını senin
üzerine yazmak ve onu Allah'ın katına çıkarmak üzere birinci olabilmek için
yarışıyorlardı.” diye müjde verdi.
3. Peygamber (Salât Ve Selâm Ona) Buyurdu Ki:
"Namazın anahtarı abdesttir. Onun dünya
ile ilişkisini kesen tekbir, yeniden ilişkisini kuran da selâm vermektir. Her
iki rekâtta selâm verme (teşehhüdü) vardır. Bir namaz ancak Kitabın Fatihası
ile ve ona ondan başkasını eklemekle olgunlaşır.”
4. Ebû Hanife’den el-Mükrim’in yaptığı bir rivayet de buna eş olup ancak sonunda şöyle der:
“ Her iki rekâtta selâm verme vardır. “sözüyle
ne demek isteniyor?” diye Ebû Hanife’ye sordum:
"Teşehhüt süresince oturmaktır."
karşılığını verdi.
Mukrî de: “Doğru
söyledi.” diye ekledi.
Bu Duamız Üzerine Hz. Peygamber Bize Dönerek
Buyurdu Ki: "Hayır,
Allah, kendisi selâmdır. Onun için biriniz teşehhüt yaparsa
(tahiyyâta oturursa) şöyle desin: “Bütün dualar, senalar ve bedenî, malî
ibadetler Allah'a mahsustur. Bunlara başkaları müstahak olamaz- Selâm da ve
Allah'ın rahmetiyle bereketleri de, ey şânı yüce Peygamber Sana mahsustur. Ve
selâm bizlere ve Allah'ın salih kullarına olsun. Şahadet ederim ki: Allah'tan
başka gerçek mabut yoktur. Ve şahadet ederim ki: Hz. Muhammed O'nun kuludur ve
Peygamberidir.”
(et- Tahiyyâtü’nün manası.)
Bunun Üzerine Hz. Peygamber Onlara Şöyle
Konuştu:
“Allah'a selâm olsun” demeyiniz; ancak bütün dualar,
senalar, bedenî ve malî ibadetler Allah'a mahsustur… (tehıyyâtın sonuna
kadar.)
5. Başka Bir Rivayet:
Hz. Peygamber onlara: “Et -
tahiyyâtüyü...” (sonuna kadar) öğretti.
BİLGİ:
Hanefilere Göre Ayak Parmakları
Namaz kılan kişi
teşehhütte, sağ elini sağ uyluğu üzerine, sol elini sol uyluğu üzerine koyar ve
parmaklarını açar. Bu durum aynen iki secde arasındaki oturuş gibidir.
Parmakların arası az açılır, uçları dizlerin üzerine konur, en sahih olan
görüşe göre, ellerle diz kapakları tutulmaz. Kişi, Kelime-i Şahadet getirirken
sağ elin işaret parmağı, "Lâ ilâhe"nin"Lâ"sında
kaldırılıp ulûhiyetin ispatı sırasında yani "İllallah" derken
indirilir ki, bu kaldırma ve indirme işaretleri ile Allah'ın eşinin bulunmadığı
teyit edilmiş olsun. Oturuşta parmakların hiç biri yumulmaz.
Bunların dayandıkları
delil, Sahih-i Müslim'de, İbni Zübeyr'den rivayet edilen ve buna delâlet eden
bir hadistir. Çünkü Müslim'deki rivayette sadece işaret parmağının kaldırılıp
indirilmesi ile yetinildiği zikredilmiştir. (akn)
•
Hanefilere göre şahadet getirirken işaret parmağının kaldırılması sünnettir
Sadece sağ elin işaret parmağıyla işaret
edilir. Bu parmak kesik veya sakat olursa sağ veya sol elin diğer
parmaklarından biriyle teşehhüdün sonunda işaret vermek doğru olmaz. Teşehhüdün
sonunda Allah'tan başka tanrılar inkâr edilirken, yani “Lâ ilahe”
denirken, işaret parmağı kaldırılır. “İllallah” denirken de indirilir. Bu durumda
parmağın kaldırılması inkâra, indirilmesi de ispata işaret olur. (akn)
BİLGİ:
TEŞEHHÜT
İbn Mes’ûd (R.A.) Şöyle Dedi:
“Rasûlullah (SAV)
bana, elim avuçlarının içinde olduğu hâlde Kur’an’dan sure öğretir gibi
teşehhüdü öğretti:”
İbni Mes'ud'un Teşehhüdü:
1-التّحِيّاتُ للّهِ وَالصّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ. السَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ! وَرَحْمَةُ اللّهِ وَبَركَاتُهُ، السّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصّالِحِينَ، أشْهَدُ أنْ لاَ إلَهَ إلاَّ اللّهُ وَأشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.
“Saygı ve yüceltmenin tüm çeşitleri, bütün ibadetler ve her tür övgü ve selam sözü Allah içindir. Ey Peygamber! Selam, Allah'ın rahmet ve bereketleri Senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine de olsun. Şahadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, yine şahadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resulüdür.”
Bir rivayette: “Allah'ın sâlih kulları” ibaresinden sonra şöyle denmiştir: “Siz bu teşehhüdü yaptınız mı gökyüzündeki ve yeryüzündeki bütün sâlih kullara selam vermiş olursunuz.” Resûlüllâh (SAV) aramızdayken böyle diyorduk. O (SAV) vefat ettikten sonra: “Esselâmü ale’n-nebiyyi” “Selâm, Peygamber’in üzerine olsun” demeye başladık.”
(BİLGİLER, TARAFIMDAN
EKLENMİŞTİR: akn)
İMAM EBU HANİFE
Oturuşlar (Kade’ler)
1. Vâil B. Hücr’ün Şöyle Dediği Rivayet
Edildi:
“ Peygamber
(Salât Ve Selâm Ona) namazda otururken sol ayağını yatırıp üzerine oturur, sağ
ayağını ise dikerdi.”
2. İbn Ömer'den Rivayet Edildi:
Kendisine, Peygamberin (Selât Ve Selâm
Olsun) zamanında kadınlar namazda nasıl otururlardı, diye soruldu.
Cevap Verdi:
“Önceleri; oturmaları, bir süre sonra; sol
ayaklarını sağ tarafa yatık bulundurarak oturmaları emir edildi.”
3. Berrâ'dan Şöyle Rivayet Edildi:
“Peygamber (Salât Ve Selâm Ona),
TEŞEHHÜDÜ (Ettehiyyâtü...): Bize Kur'andan bir sure
öğrettiği gibi öğretirdi.”
4. Abdullah'ın Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
“Peygamber (Selât ve Selâm Ona), bizlere
namazın otururken, yapılan hibesini yani Ettehiyyâtü'yü... Öğretti."
İMAM EBU HANİFE
SELAMLAR
1. Abdullah B. Mesûd'ün Şöyle Dediği Rivayet
Edildi
“Biz Hz. Peygamber ile (SAS) namaz
kıldığımızda: “Selâm Allah'a olsun” diye söylerdik.”
2. Bir başka rivayette şu ek vardır: “Kullarından selâm
Cebrail ev Mikail’e olsun"
3. Diğer Bir Rivayette
“Evet, onlar şöyle diyorlardı:
“Selâm Allah'a olsun; Cebrail'e olsun. Selâm
Allah'ın Elçisine mahsustur.”
4. Bir Rivayette de Şöyle:
“ İslâm’ın ilk
yıllarında Hz. Peygamberle birlikte namaz kıldığımızda
namazın sonunda otururken şöyle derdik:
“Selâm Allah'a mahsustur ve selâm Allah'ın
Elçisine ve meleklerine olsun. Meleklerine derken isim saymazdık.”
Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “ Böyle demeyip şöyle deyiniz.”
“Bütün dualar, senalar ve bedenî, mâlî
ibadetler Allah'a mahsustur., (sonuna kadar….)
5. İbn
Mesûd'un Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
“Peygamber (SAV), yüzünü, yarısı görününceye
dek çevirir. “Esselâmü aleyküm ve rahmetüllah” diye sağına ve sonra aynı
şekilde soluna selâm verirdi.”
6. Başka Bir Rivayet:
“...Sağ yanağının beyazı görününceye kadar
çevirir ve soluna da öyle yapardı.”
. Peygamber (SAV) sağına
ve soluna olmak üzere iki selâm verirdi.
İMAM EBU HANİFE
BİSMİLLAHI GİZLİ OKUMAK
1. Enes'in Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
“ Nebi
(Salât ve Selâm Ona), Ebû Bekir ve Ömer (Allah onlardan razı olsun) Bİsmillâhirrahmânirrahîm’i içlerinden okurlardı.”
2. Yezit b. Abdullah b. Muğaffal'den Rivayet
Edildi:
“Yezit, arkasında namaz kıldığı bir imam Bİsmillâhirrahmânirrahîm’i
açıktan okuyunca, namazdan sonra ona dedi k:
“ Abdullah!
Bunu bize duyurma, içinden oku! Evet, ben Allah'ın Elçisinin (Salât Ve
Selâm Ona) ardında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (RA) ardında namaz
kıldım. Onların sesli okuduklarını duymadım.”
3. “Peygamber (SAS), ardındaki bir adamın sesle okuduğunu
duyunca adama engel olmuştu.”
BİLGİ:
Selâm'ın Sığası (sözleri)
Hanefî'lere göre, selâmın vacibini yerine
getirmenin en az ölçüsü selâm sözüdür. "Aleykum" sözüne
gerek yoktur. En mükemmeli, "Esselâmu Aleykum ve rahmetullahi"
sözlerinin iki kere söylemektir.
İmam iki kere selâm vermekle sağında ve
solunda bulunan melek, insan ve cinlerden Müslüman olanlara selâm vermeye niyet
eder. Selâm sözünü çok uzatmamak ve seri okumak da sünnettir. Çünkü Ahmed ile
Ebu Davut’un rivayet ettikleri hadiste:
"Selâmı kısa kesmek sünnettir."
denilmiştir.
İbni Mübarek bu hadisin manasının, selâmın
uzatılmaması gerektiği tarzında olduğunu söylemiştir.
Hanefî'lere göre, imama uyan kişi, eğer imamın
sağında ise; birinci selâm ile imamın selâmını almaya, eğer imamın solunda ise;
ikinci selâm ile onun selâmını almaya niyet eder. Eğer imamın tam hizasında
ise; iki selâmda da imamın selâmını almaya niyet eder. Yalnız başına namaz
kılan kimselerin sadece meleklere selâm vermeye niyet etmeleri sünnettir.
Namazın bitiminde, namazdan çıkarken selâm
vermek gerekir. Bu namazın kural ve kaidelerine, ta’dil-i erkânına uymak
babında en güzelidir. Selâm vermek, namazın bitmiş veya bitirilmiş olduğunun
alâmetidir. Selâm vermeden de namazdan çıkılabilir ki bu kerahetle caizdir.
Selâm vermeyerek, herhangi bir şekilde namazdan çıkmak mekruhtur ve namazın
sevabını azaltır. Bu yüzden herhangi bir zaruret yoksa namazdan selâm ile
çıkmayı tercih etmek en güzelidir.
Namazın sonunda sağ ve sol tarafımıza
kafamızı çevirerek selâm vermek namazın içinde yerine getirmemiz gereken
vaciplerdendir. Sağ tarafa selâm
vermenin vacip, sol tarafa selâm vermenin sünnet olduğu görüşünde olanlar da
vardır.
Selâm esnasında “Es-Selâmu Aleykum” demek namazın
vacibidir. “Ve Rahmet’ullâh”
demek ise Sünnet-i Müekkededir. Zira Rasûlüllâh (s.a.v) Efendi’miz hep böyle
yapmıştır. Yani namazın sonunda namazın bitirilmiş olduğunun işareti olarak o
mübarek başını sağa ve sola çevirerek selâm vermiş,“Es-Selâmu Aleykum ve Rahmetullâh” cümlelerini
her selâm verişinde söylemiştir.
KAYNAK: Mehmet SARIKAYA’nın İslami
Konular adlı sitesindeki NAMAZIN
SONUNDA SELAM VERMEK konulu yazısından yararlanılmıştır.
--------
MÜLTEKA
CEMAAT
· Cemaatle namaz kılmak sünneti
müekkededir [1].
İnsanların İmam Olmaya En Layık
Olanı:
2. Sonra en iyi okuyanı, tecvidi en iyi bilen. İmamı Ebu
Yusuf’a göre tersidir: Önce iyi okuyan, sonra en iyi bilendir(*).
3. Daha sonra en takva olanı,
4. Eşitlik olması halinde: En yaşlı olanı,
5. Yine eşitlik varsa; hoşgörülü,
kültürlü, yumuşaklık huylu, sıkılma - utanma, duygusu gelişmiş ve ahlak bakımından en güzel olanıdır.
· Aşağıda Sayılan Yedi Sınıf İnsanın
a. Bedevinin,
b. Kölenin,
c. Cahilin,
f. Bid’atçının [5],
g. Zinadan hâsıl olan çocuğun,
İmamlık yapması mekruhtur. Fakat bunlardan
biri öne geçirilirse, arkasında namaz kılmak caizdir.
· İmamın namazı uzatması mekruhtur[6].
· Kadınların kendi başlarına (kadın
kadına) cemaat olmaları da aynı şekilde mekruhtur. Eğer böyle yaparlarsa imam
olan (kadın) ortalarında durur.
· Çıplaklar cemaat yaptıklarında, çıplak
imam öne geçmez. Safın ortasında durur.
· Kadınlar cemaatlere gelmezler, ancak
yaşlı (ihtiyar) kadınlar sadece sabah, akşam ve yatsıda bulunabilir. İmameyn,
yaşlı kadınların bütün namazlarda hazır bulunmasına cevaz verdiler [7]. Çünkü
onlara rağbet gösterilmez.
· Kim bir kişiye namaz kıldırırsa (ona
imam olursa), onu sağ yanına diker[8]. İmam
iki ve daha çok kişilere imamlık yaptığında, o kişilerin önüne geçer.
· Önce erkekler saf tutar, sonra erkek
çocuklar, sonra hünsalar, sonra kadınlar (saf tutarlar.)
· Cemaat veya cemaât (Arapça: جَمَاعَة, cema'a, Türkçe: „topluluk“),
dinde ibadet etmek için bir araya
gelen topluluklara denir. İslâm'da ayrıca tasavvuf ve benzeri
hareketlerde, belli bir görüş ve inanca sahip gruplar için de kullanılır.
Tasavvuf cemaatine tarikat denmektedir.
· (*) “Okuyan” ifadesiyle anlatılmak istenen: Bilgiden
yoksun ve yalnızca ezberinde Kuran’dan çok ayet bulunanlara işaret
edilmeyip, bir yandan ezberinde daha çok Kuran’dan sure ve ya ayet
bulunurken, bir yandan da Kuran’ı okuma, usul ve ahkâmını bilenler işaret
ediliyor.
· “Bilen” ifadesiyle, şer’i hükümleri en
iyi bilenler, ezberinde Kuran’dan ayetler bulunan ve alenî günah işlemekten
sakınanlar işaret ediliyor.
Cemaatle namaz: Hazret-i Ömer, sabah namazında, camide
Süleyman isimli bir genci göremeyince, nerede olduğunu sordu. Dediler ki:
(O, gece pek uyumaz. Teheccüd ve benzeri
nafile ibadetle meşgul olur, belki şimdi uykuya dalmıştır.)
Hazret-i Ömer buyurdu ki: “Eğer bütün gece
uyuyup da sabah namazını cemaat ile kılsaydı daha iyi olurdu.”
Buyurdular. (İmam-ı Malik)
Cemaatle namaz kılmak Sünnet-i hüda, yani
İslam’ın şiarı olan önemli sünnettir. Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan
namazdan 25 veya 27 derece daha faziletlidir.
--------
MÜLTEKA ŞERHİ
CEMAAT
[1]. Farz namazlarını cemaatle kılmak
erkekler için vacip kuvvetinde Sünneti Müekkededir. Bu izah Hanefi mezhebi
görüşüdür.
• Şâfi'î Hazretlerine göre: Cemaate gitmek ve
cemaatle namaz kılmak bir rivayette farzı kifâye, diğer rivayette farzı
ayındır.
• İmam'ı Malik ve Ahmet Bin Hambel
Hazretlerine göre: Farzı ayındır.
• Cevherde şöyle naklediliyor: Bir kimse
evinde ailesi veya evlâdı ile cemaat olur namazı kılarsa, cemaat faziletini
elde eder.
Cemaatle Namazın Derecesi
· Bu konuda Resul’ü Ekrem (S.A.V.)
Efendimiz şöyle buyuruyor: “Cemaatın
namazı sizin birinizin yalnızca kıldığı namazdan yirmi beş cüz, (diğer
rivayette yirmi beş derece) efdaldır, diğer bir rivayette; erkeğin cemaatle
kıldığı namaz, hanesinde ve dükkânında kıldığı namaz üzerine yirmi yedi derece
ziyade olur.” buyrulmuştur. Yani cemaatle kılınan bir rekât yalnız kılınan
yirmi beş veya yirmi yedi rekâttan afdaldır.
· Bu afdaliyet, Mescidi Haram,
Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa'dan başkal yerlerde kılınan namazlar
içindir. Zira bunlardaki fazilet binlerce cemaat faziletidir.
· Bir şehir veya köy halkı cemaati
özürsüz terk ederse uyarılırlar. Kabul ve imtisal (emre bağlılık) ederlerse ne âlâ, kabul
etmedikleri takdirde mukatele (öldürülürler)
olunurlar. Zira cemaat, İslâmın şiarındandır, İslam dininin
özelliklerindendir. DÜKER
VE NÎMETÜLİSLÂM
[2]. Bir cami ve mescidin devamlı ve belli
imamı varsa, kendisinden daha iyi bilen bulunsa bile imamlık görevini
onun yapması gerekir. Fakat görevli imam olmadığı zaman içlerinden en iyi
bilenini öne geçirmeleri gerekir.
FETVA
Soru: Bir köyün imamı olmasa ve halkı ezan ve cemaat ile namaz
kılmayı terk etseler, o halkın imam tutmaları ve cemaate devam etmeleri gerekir
mi?
Cevap: Gerekir. Aksi halde, tutmamakta direnirlerse katilleri
meşru'dur. (BEHCE)
Soru: Tayin edilmiş imamı bulunmayan mescidin cemaatinden Zeyd,
sünneti (Namazın ahkâmını, sıhhatini ve fesadını) iyi bilse. Amir de kıraati
iyi okusa, imamlığa Zeyd ve Amir’den hangisi evlâdır?
Cevap: Zeyd evlâdır. (FETAVAYİ BEHCE)
Soru: Ulemadan olup özrü olmayan salih Zeyd, hazır iken cahil
Amr’in imamlığı caiz olur mu?
Cevap: Evlâ olan (sâlih) Zeyd’in
imamlığıdır. (ABDURRAHİM)
[3]. Kör
olan insan necasetten kaçınamaz ve kıbleyi kendisi bulamaz. İşte bunun gibi
özürlerden dolayı a’mâdan daha evlâsı var iken onun imamlığı mekruhtur. Fakat
ondan daha evlâsı olmadığı zaman mekruhtur değildir.
Resul’ü Ekrem Efendimiz (S.A.V.), Tebük
Seferine çıktıkları zaman müezzinlerinden â'mâ olan Ümmü Mektûm’u vekil olarak
bırakmışlardır.
FETVA
Soru: Â'mâ olan Zeyd, bir beldedeki mescitte görevlendirilse,
farz olan namazlarda halk Zeyd'e uysa, Zeyd o karyede (köyde, beldede)
herkesten bilgili olup, Zeyd'den afdal kimse de olmasa, Zeyd'in imamlığında
yahut Zeyd'e uymada kerâhat var mıdır?
Cevap: Yoktur, ahalinin afdalı olursa, ona
iktidâ, diğerlerine iktidâdan afdaldır.
Soru: Bu nedenle, beldede yaşayanlardan bazı kimseler, Zeyd,
â'mâ olduğu için arkasında namaz kılmak mekruh gerekçesiyle imamlıktan attırmaya kadir
olurlar mı?
Cevap: Olmazlar, (FETAVAYİ BEHCE)
Soru: Â'mâ olan Zeyd'in imamlığı caiz olur mu?
Cevap: Olur. Fakat daha bilgili biri olursa
Zeyd’e uymak mekruhtur. (Fetavayi
Ali Efendi)
Soru: Bir eli olmayan Zeyd'in (çolağın), imamlığı mekruh
olur mu?
Cevap: Olur. (FETÂVAYI NETİCE)
Soru: İmamlığın şartlarını
taşıyan fakat zekeri
(erkeklik organı) gayet küçük olan Zeyd’in sıhhatli adamlara imamlığı caiz olur
mu?
Cevap: Olur. (FETÂVAYI NETİCE)
Soru: Sağırın imamlığı caiz olur mu?
Cevap: Olur.
Soru: Bir mescidin imamı olan Zeyd, geçirdiği hastalık sonrası
sağır olsa, cemaat, sağırlık gerekçesi ile Zeyd’i imamlıktan azlettirmeye
kadir olurlar mı?
Cevap: Olmazlar. (FETAVAYİ BEHCE)
[4]. Yani asi ve günahkâr Müslümanın imamlığı mekruhtur,
fakat o fâsık kimse cemaatın en bilgilisi ise, onun imamlığı mekruh olmaz.
Aslında, fasığın imamlığı kerahetle caizdir. Olmaz denemez, ancak fıskı (günahı) küfre varırsa olmaz.
Haramları ve büyük günahları işleyen insanlara fâsık denir. Meselâ kumar
oynayan, şarap içen, hırsızlık eden, faiz yiyen, yalan söyleyen ve buna benzer
yasakları yapanlar fasıktırlar.
FETVA
Soru: Bir mescitte imam olan Zeyd, yalancı şahitliği yapmakla
tanınsa, cemaati Zeyd’in imamlığından şikâyetçi olup, durumu hâkime
duyurduklarında, hâkim Zeyd’i görevden alıp, yerine başka birini imam olarak
atayabilir mi?
Cevap: Evet, atar. (Fetavayi Feyziye)
Soru: Bir Mescid’in imamı olan Zeyd, âlim, sâlih ve imamlığa
yetenekli, kötü alışkanlığı olmayan biridir. Cemaatten birkaç cahil kimselerin;
“ sen ölü
yıkamıyorsun, falan, filan…” gerekçeleri
Zeyd’i görevden aldırmaya yeterli midir?
Cevap: Hayır, değildir. (Fetavayi Feyziye)
Soru: Kur’an ezberinde, yeterli fıkıh bilgisine ve takvaya
sahip, fakat sakalsız olan Zeyd’in imamlığı caiz olur mu?
Cevap: Olur. ABDURRAHİM
[5].
Bidat sahibi olan kimsenin inancı ve ameli küfre varmazsa, imamlığı kerâhatle
beraber caizdir. Fakat Ru’yetullah’ı, Peygamberin şefaatini, Kirâmen Kâtibin
meleklerini ve emsali hükümleri inkâr eden, Hz. Ayşe (R.A.) nin imada
bulunduğunu ve hatta bazı fakihler, Hz. Ebû Bekir’in (R.A.) Halifeliğini inkâr
edenin inancı küfre vardığından arkasında namaz olmaz demişlerdir. Zira
kâfirin arkasında namaz olmaz.
Bir de Bidat sahibi ve fâsık gibi imamlıkları
kerâhat olan kimselerin, arkalarında namaz kılmanın cevazı ve lüzumu hakkında
şu hadis’i Şerif, unutulmamalıdır. “Her
iyi ve kötünün arkasında namaz kılın, her iyi ve kötü üzerine (Cenaze) namazını
kılın ve her iyi ve kötüyle beraber cihâd yapın.”
[6].
İmamın kıraati uzatarak, namazı uzatması mekruhtur. İmama yakışan İslamın
kurallarına uyarak sünnette belirtilen kadarını okumaktır ve
cemaatin azalmasını değil, çoğalmasını temin
etmektir.
Hz. Muaz (R.A.)’ın ashaba, Bakara Suresi ya da
Nisa Suresi ile namaz kıldırdıkları Hz. Peygamberimiz (S.A.V.)’e duyuruluyor.
Bunun üzerine üç defa: “Ya Muaz sen fitneci misin? Namazı: İsme
Rab-bikelâlâ, Veşşemsi, veDuhâhe süreleriyle kıldırman gerekmez miydi? Senin
arkanda ihtiyar, zayıf ve ihtiyaç sahibi kimselerde kılar.” uyarısını yapıyorlar.
(BUHÂRİ)
[7]. Kadınların evlerinde kıldıkları namaz, cami ve
mescitlerde kılmalarından daha sevaptır. Bilhassa genç kadınların
hatta zamanımızda ihtiyar kadınların bile namazı evlerinde kılmaları gerekir.
Metinde geçtiği gibi genç kadınlara hiçbir vakit müsaade edilmemiş ve cemaate
çıkmaları bilginlerin kararlarıyla
yasaklanmıştır.
FETVA
Soru: Kadınların beş vakit camiye gidip, namazlarını cemaatle
kılmalarında kerahet var mıdır?
Cevap: Zamanımızda vardır. (Fetavayi Feyziye)
Soru: Bir camii şerife bitişik olan odanın
camiye açılır penceresi olsa, kadınlar o odadan camide; erkeklere ve kadınlara imamlığa
niyet eden imama uysalar,
imamın sesi işitilen bu odada kadınların, imama uymaları sahih olur mu?
Cevap: Olur. (ABDURRAHİM)
[8]. Cemaat
tek kişi olursa, imam bu kişiyi, sağ tarafına değil de, sol
tarafına veya arkasına durdurursa, kerahettir. Bir erkek bir de kadın cemaat
olursa, erkeği sağ tarafına, topuğunu geçirtmemek şartıyla durdurur, kadını da
arkasına durdurur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder