15 Haziran 2015 Pazartesi

MÜLTEKA 2*


1. NAMAZ VAKİTLERİ         
2. Öğle vakti, Ebû Hanife’ye göre
3. Namaz Kılmak Müstehap Olan Vakitler
4. Namaz Kılmak Caiz Olmayan Zamanlar
5. Yüksek Dereceli Amel ve Vakitleri
6. Namazın Doğru  Olabilmesi
    İçin Uyulması Gerekenler
7. Namazın  Şartları
8. Namazın Ana Temelleri (Rükünleri)
9. Namazın Dışındaki Şartları (Farzları)
10. Namazın İçindeki Şartları     
11. ÖZGÜRLÜK EVİ
12. AVRET  
13. İnce Tülbent
14. Namaza Giriş Tekbiri

-------

MÜLTEKA 

NAMAZ VAKİTLERİ [1]

Sabah Namazının Vakti; [2] ikinci fecrin doğmasından (şafağın atmasından) Güneşin doğmasına kadar olan vakittir. İkinci fecir (Fecri Sadık) sabaha karşı doğu ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlıktır. Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider. Bu birinci aydınlığa Fecr-i Kazib (yalancı fecir) denir. Sabah namazının vakti, Fecr-i Sadıkla başlar.

Öğle Namazının Vakti; Zevalin göl­gesi müstesna, güneşin zevalinden (Gök ortasına gelmesinden) itibaren, herhangi bir şeyin gölgesinin iki misli olmasına kadar geçen vakit­tir, İmameyn; öğle vaktinin sonunun bir şeyin gölgesi, bir misli olun­caya kadardır, dediler.
1. Tertibe uyma vacip olduğundan yatsı namazından önce vitir na­mazı kılınmaz.
2. Yatsı ve vitir namazlarının vakitlerini bulamayan kimselere (Güneş batınca hemen doğması hâlinde) vacip değildir[3].
3. Sabah namazını, kırk ayet veya daha fazla okuyarak eda edip son­ra taharetin (abdest ve guslün) bozulduğu anlaşılırsa, abdesti alıp tek­rar aynı minval üzere (40 veya daha fazla ayet okumak üzere) iade et­mek mümkün olacak kadar vaktin bulunması yani aydınlık vakitte kıl­mak müstehaptır[4].
4. Öğle namazını soğutmak (geciktirerek hava serinlediğinde kılmak) güne­şin ziyası değişmedikçe  (Güneş batmaya doğru eğilip gözü kamaştırma kuvveti gitmediği müddetçe) ikindi namazını tehir etmek[5], yatsı namazını gecenin üçte birine ve gece uyanmaya güveni olan kimsenin vi­tir namazını gecenin sonuna tehir etmesi müstehaptır.
5. Ancak gece uyanmaya güveni olmayan kimsenin vitir namazını uy­kuya yatmadan önce kılması gerekir[6].
6. Kış günlerinde;  öğle nama­zını ve akşam namazını acele kılmak, bulutlu günlerde; yatsı ve ikindi namazını hemen kılmak, diğer üç vaktin namazını  (sabah, öğle ve akşamı) tehir etmek müstehaptır.
7. Namaz kılacak olan kimse: 1.  Güneş batacağı zaman, 2. Güneş tam gök ortasında  (öğle vakti gir­mezden evvel) iken 3. Doğacağı zaman; 
a. Ce­naze namazından, b. Secde'i Tilâveti eda etmekten ve c. Kaza, nafile namaz kılmaktan men olunmuştur [7].
8. Öte yandan kişi, o günün ikindi namazını kılabilir. Sa­bah ve ikindi namazlarından sonra, iki rekât tavaf namazından ve nafile namaz kılmaktan da men olunmuştur[8].
9. Bu vakitlerde geçmiş namazların kazası, Secde’i Tilâvetin edası ve Cenaze namazı kılmak yasaklanmıştır.
10.Şafak attıktan sonra (sabahın vaktinde) sabah namazının sünnetinden başka, akşam nama­zını kılmadan önce, Cuma veya Bayram hutbesi vaktinde ve Bayram namazından önce, nafile kılmak yasaklanmıştır [9].
11.Bir vakitte, iki vakit namazını (vaktinde eda edilen namazların) birleştirerek kılınması yasaklanmıştır. Ancak Arafat’ta, öğle namazı­nın vaktinde ikindi namazını ve Müzdelife’de, yatsı namazının vaktin­de, akşamla yatsı namazları cem (birleştirmek) edilerek kılınır.
12.Bir kadın,  ikin­di ve yatsı namazlarının vaktinde temizlenirse (hayız ve nifastan te­mizlenme gibi) ancak o vakitlerin namazlarını kılar.
13.Vaktin sonunda, çocuk baliğ olur ve kâfir Müslüman olursa, o vaktin farzını kaza ederler, fakat vaktin ahirinde hayız gören kadın [10] o vaktin namazını kaza etmez.

-------
MÜLTEKA ŞERHİ

 NAMAZ VAKİTLERİ

[1]. Namaz, İslâm'ın beş temelinden biri olan ve kendine özgü hareketlerle ve bilinen rükünlerle yapılan ibadettir. Namazın;
·       Farz,
·       Vacip,
·       Sünnet,
·       Müstehap,
·       Mekruh ve
·       Haram gibi kısımları vardır. Burada, önce farz olan namazlardan ve vakitlerinden bahsedilecektir. Akıl ve baliğ olan her Müslüman’a beş vakit namaz farz ayındır. İnkâr eden, namazı kılmamayı bir suç kabul etmeyip, kılanları eğlence ve alaya alan kâfir olur. Zira nassı Kati ile sabittir ve pek çok delillerden birisi olan Ayet'i Celiyle'-yi okuyalım: “Şüphesiz namaz Müminler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur.” Nisa Süresi, âyet: 103.
·       Namaz;  Hicretten bir buçuk yıl kadar önce Miraç gecesinde farz kılınmıştır.  Miraç'ın ne zaman olduğunda ihtilâf var­sa da Miraç mucizesi, Hicretten 1,5 sene önce, Recep ayının 27. Gecesi, Rasûlullah (sav) Mekke’de iken gerçekleştiği kuvvetle muhtemeldir.  Namaz, Mirac'da farz olduğundan Müslümanların miracıdır ve ibadetlerin en değerlisidir.  Zira Resulü Ekrem Efendimize (S.A.V.) ibadetin en üstünü sorulduğu zaman; “Vaktinde kılınan namaz”  sözü ile cevap vermiştir.
·       Namaz; Kitap, Sünnet, İcma-i Ümmet ve Kıyas-ı Fukahâ olan dört delil ile farzlığı beyan edilmiştir. Bu delilleri ayrı ayrı izah etmek bu­rada imkânsızdır. Fakat beş vakit farzın hükmünü bizzat beyan eden Ayet’i Okuyalım: “Namazlara (Beş vakit namazlara) ve orta namaza (vakitlerinde rükünleri ve şartları ile) devam edin” Bakara Süresi, Âyet:  238.
·       Hadis'i Şerifte Şöyle Açıklanmıştır: «Muhakkak Allah'ü Teâlâ (C.C.) her bir gün ve gecede (yani 24 saatte) erkek ve ka­dın bütün Müslümanlara beş vakit namazı farz kılmıştır.”

FETVA
Soru: Namazı terk eden Zeyd'e şer'an ne gibi ceza verilir?
Cevap: Tâzir ve hapis cezası verilir.    (ABDURRAHİM)

Beş vakit namaz farzı ayin ve bedenî ibadetten olduğundan ferdin kendi borcunu ve kulluğunu yapması gerekir. Başka birinin, yerine yapması ile sorumluluktan kurtulmuş  olunamaz.  Ancak, Zekât gibi yalnız malî ibadetlerden ve hem bedenî hem malî olan Hacc ibadetinde,  gerektiğinde zaruretten dolayı başkası vekil olmak suretiyle yerine gönderebilir. Beş vakit namazda ne asaleten ve  ne  de vekâleten biri diğerinin görevini hiç bir suret ve sebeple ödemiş olamaz.    


Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 
"Çocuk 7 yaşına gelince namaz kılmasını emrediniz. 10 yaşına gelir de kılmazsa dövünüz (ve yataklarını ayırınız.)"  (Hadisi: Tirmizî,  Ahmed b. Hanbel, Ebu Davut, Dârimî rivayet etmiştir.) 

 [2]. Vakitler namazın sebebidir. Öyle ise sebep nedir? Sebep: Bir şeyin varlığından diğer şeyin varlığı ve bir şeyin yokluğundan diğer şe­yin yokluğunu gerekli kılan şeydir. Öğle namazının farzlığına, güneşin zeval vaktine  gelmesinin  sebebiyeti  gibi  şeylerdir.  Binaenaleyh   vakitlerinin girmesiyle namazın farz olması sabit oluyor ve vakit girmedikçe namaz kılınamaz. Her  şey vaktinde yapılmalıdır. Namazları da ancak  vakitlerinde yerine getirmek gerekir.
                                               
FETVA                                        
Soru: Sabah namazının vakti, ikinci şafağın  doğmasından, güneşin doğmasına kadar sürer mi?
Cevap:   Evet. (Fetavayi Netice)

[3]. Güneş, bazı ülkelerde,  batar ve kısa bir zaman sonra doğar. Böyle olan memleketlerde yatsı namazı ve vitir namazının o memleket halkına farz olup, olmaması hususu İslâm fakihleri arasında çeşitli görüşlere sebep olmuştur.
Burada bazı görüşleri nakletmede yarar olduğu görüldüğünden şöy­lece özetleyelim:
1. Şemsüleime El Hulvânî: Bu konu kendisinden sorulup, fetva is­tendiğinde:  Yatsı ve Vitir namazlarının kaza edilmesi gerektiğine fetva veriyor.
2. Şeyhi Kebir Seyfüddin El-Bekâli:  O namazların onlara farz olmadığına, binaenaleyh kaza lâzım gelmeyeceğine fetva vermesiyle, onun bu fetvası Hulvâni’ye ulaşınca, Hulvânî: Beş vakit namazdan birini düşüren kimse tekfir olunmaz mı? Sorusunu soruyor. Şeyh'i Kebir ona cevaben: Kolları dirseklerinden yahut ayakları topuklarından kesilmiş bulunan kimse hakkında abdestin farzlarından dördüncüyü imkân olmadığı için, üç olduğu gibi beşinci namazda onun vaktini bulamayan memleket ahalisinden düşer, diyor ve Hulvânî de bunu güzel görüyor ve bu konuda Şeyh’i Kebir Bakâli'ye katılıyor. (NİMETÜL  İSLÂM)

İLGİLİ FETVA
Soru: Kuzey ve güney kutuplarda bulunan yerlerde gecelerin kısa oldu­ğu zamanlarda akşam namazının vaktinin şafağı batmadan sabah nama­zının vakti giriyor, yatsı ve vitir namazının vakti bulunmayan bu ülkelerde yaşayan Müslümanlara yatsı ve vitir namazı vacip olur mu?
Cevap:   Olmaz.     (Fetavayi Netice) 
  • Fakat namazın vacip olmasına, vakitten başka sebebin bulunması ihtimali olduğundan, bazı fıkıhçılar, vaktin bulunmamasında dahi yatsı ve vitir      namazı vacip olur, diyerek böyle memleketlerde eda niyetiyle kılınmasına görüşüne sahiptirler.
[4].   Zira biraz aydınlığa tehir edilince cemaatin çoğalması ve fazi­letin artmasına neden olunur. Peygamberimiz (S.A.V.) buyurmuştur ki; “Sabah Namazını aydınlatın, zira ecri büyüktür.”
FETVA
Soru:  Müzdelife’de namaz kılan hacılardan başka­larının, sabah namazını vaktin evvelinde mi kılmaları  efdaldır,  gerekirse iade kabil olacak mertebede vaktin sonuna tehir edip kılmak mı efdaldır?
Cevap:   İade kabil olacak mertebe tehiri efdaldır.  (Fetavayi Behce)
[5].   İkindi namazını güneş renk değiştirinceye kadar tehir  etmek, ileride uzunca izah edileceği gibi keraheti tahrime  (harama yakın kerâhat)  ile mekruhtur.
a.      İkindi namazını, güneşin eğilip renk değiştirmesine kadar,
b.     Yatsı namazını, gece­nin yarısından sonrasına,
c.      Akşam namazını, yıldızların çoğalmasına kadar tehir etmekte keraheti tahrime ile mekruhtur. (DÂMAD)
·         [6] Bu hususu Resul’ü Ekrem  Efendimiz (S.A.V.) şöyle zikrediyor:
“Bir kimse gecenin sonunda kalkmaktan korkarsa yatmadan vitir na­mazını kılsın, gecenin sonunda uyanma umudu olan kimse de gecenin sonunda vitir namazını kılsın.”
  • Yatsı ve teravihi, gecenin yarısına ve bilhassa teravihi gecenin ahirine kadar tehir etmek kış günlerinde olabilir. Yaz günlerinde gece­ler kısa olduğundan acele etmek müstehaptır.
[7]. Bu üç vakitte,  vakitlerin girmesinden önce üzerinde borç olan farz ve vaciplerin  eda ve kaza edildiğinde hiç biri sahih olmaz. Yani: 
a.        Güneş doğarken, 
b.        İstiva   (Güneş tam ortaya gelip zeval vakti girdiği) halinde iken,
c.         Güneş sararıp batmak üzere iken.
·        Daha önce geçirdiği kaza namazlarını, nezir ve nafile namazlarını, Secde’i Şükrü, bu vakitlerden önce okuduğu Secde'i Tilâvet'i ve bu vakitler girmezden evvel hazırlanan cenaze namazını kılmak yasaktır.
  • Ancak bu vakitlerde okunan Secde'i Tilâvet ve hazırlanan cenaze namazını kılmak herâhatsız caizdir.
  •  Bu vakitlerden önce secde ayeti okunur ve cenaze hazırlanır, bu vakitler girdiğinde de eda edilirse, kerâhatla beraber caiz olduğu da zikre­dilmiştir.
 Zira Ukbe Bin Âmir (R.A.) Hazretlerinin naklettiği şu meal­deki Hadisi Şerif bu gerçeği beyan ediyor:
“Rasûlullah (S.A.V.) Efendimiz hazretleri bizi üç vakitte namaz kılmaktan ve ölülerimizi gömmekten nehy etti.”
  • Bazı kimseler; ikindi na­mazından sonra ve şafak attıktan sonra da kaza namazları kılınmaz zannediyorlar. Hayır, ikindiden sonra güneş sararıp      batıncaya ka­dar ve şafaktan sonra güneş doğacağı zamana kadar kaza na­mazları kılınabilir.
FETVA
Soru: Güneş doğarken, tam ortatada iken ve batarkenki vakitlerden başka vakitlerde geçmiş namazların kasası caiz olur mu?
Cevap:   Olur. (ABDURRAHİM) 
Soru: İkindi   namazı kılındıktan sonra, güneşin  sararması  vaktine kadar  geçmiş  namazların  kaza olunmasında  kerâhat  var  mıdır?
Cevap:   Yoktur.   (Fetavayi Ali Efendi)
[8] Yani  sabah  namazını ve ikindi  namazını  kılan  kimselere  bu namazları  kıldıktan   sonra  iki  rekât Kâbeyi  tavaf  namazı  ve  nafile namaz kılmak yasak edilmiştir. Ancak:
a.      Hidâye,
b.     Fethul-Kadir,
c.      Selâmet Yollarında,
d.     Bir Hadisi Şerifte: Tavaf namazı, bu vakitlerde caiz olduğu beyan edilmiştir.
[9]. Şafak atar, sabah namazının vakti girerse, yukarıda izah edildiği gibi kaza namazları kılınabilirse  de sabah  namazının iki rekât sünnetinden başka nafile namaz kılmak mekruhtur. Ya­ni bu vakitte nafile namaz kılanın günahı sevabından büyüktür. Bina­enaleyh zararın terk edilmesi elbette iyi ve önemlidir.
·        Akşam namazından önce nafile namaz kılmanın yasaklığı: Nafile ile meşgul olurken akşam namazının vakti daralıyor ve farz nafile için tehir ediliyor. Olmasındandır.
·        Akşam namazından evvel nafile namaz kılmak mekruhtur.
·         İdrar, büyük abdest ve yellenmeyi bahane ederek namaz kılmak, yemek sofrası hazırlandığı anda nama­za durmak mekruhtur.
·        Kerahet olan vakitlerde (sabah namazından sonra) Salâvat’ı Şerife okumak, duâ ve tesbih etmek, Kuran’ı Kerim okumaktan efdaldır. (DÜRRÜ  MUHTAR)

İLGİLİ FETVALAR
Soru: Bir mescidin pencereleri karşısında kabirler ol­sa, o mescitte namaz kılmakta kerahet var mı?
Cevap:   Yoktur. (Fetavayi Ali Efendi)
Soru: Zeyd, Amr'in evini, (dükkânını vesaire..) gasbederek alıp içinde otursa, Amr'in rızası olmaksızın Zeyd'in o evde namaz kılması mekruh mudur?
Cevap:   Mekruhtur. (ALİ EFENDİ)
  • Bu fetvanın hükmü gereğince: Ev, dükkân, han, hamam vesaire de mülk sahibinin rızası olmadan ticaret yapan ve namaz kılanların na­mazları kerâhat olmuş oluyor.
Soru: Zeyd, ipekli elbise ile namaz kılsa namazı fasit olur mu?
Cevap:   Olmaz. Mekruhtur.    (Fetavayi Ali Efendi)
Soru: Zeyd, ipek elbise giyip namaz kılsa, caiz olur mu?
Cevap:    Olur.
Soru: Bu surette Zeyd'in ipekli elbise ile kıldığı namazda kerâhat var mıdır?
Cevap:   Vardır.
Soru:  Zeyd'in ipekli elbise ile kıldığı namazı yenilemesi gerekir mi? 
Cevap:  Gerekmez.  Lâkin evla olan iade etmektir. (ABDURRAHİM)

[10]. Zira   namazın   edasının   hitabı,   vaktin   sonundadır. Vaktin  ahirinde   hayız gören kadından namazın edası sükût ettiğinden kazası da gerekmez.   

-------

BİLGİ

İmam Azam Ebû Hanife’ye Göre

Öğle Namazının Vakti

Zeval vaktinden yani güneşin tepe noktasını geçip batıya doğru kaymasından itibaren başlar ve güneş tam tepedeyken eşyanın yere düşen gölge uzunluğu (fey-i zeval) hariç, her şeyin gölgesi kendisinin iki misline ulaşacağı zamana kadar devam eder. Bu zamana "asr-ı sânî" denir. Ebû Yusuf, Muhammed (RA) ve diğer üç Mezhep İmamına göre ise: Öğle namazının vakti; zeval vaktinden, her şeyin gölgesi, (fey-i zevâl hariç), kendisinin bir misline ulaştığı ana kadardır. Her şeyin gölgesi, (fey-i zeval hariç) kendisinin bir misline çıktığı zaman, öğle namazının vakti çıkmış, ikindi namazının vakti başlamış olur.
KAYNAK:  Kur'an Sitesi — akn)
·       Sabah namazının vakti imsak ile girer, güneşin doğması ile biter.
·       Ancak, Hanefilere göre hafif ışıyıncaya kadar bırakmak, Şafilere göre ise erken, karanlık iken kılmak faziletlidir.
·       Hanefi Mezhebinde sabah namazının geç kılınması daha faziletli olduğu için, beklemeli, imsakten hemen sonra kılmamalıdır.
·       İmsak girer girmez de namaz kılınabilir. Ezanı beklemek şart değildir.
·       Tam namaz kılarken ve namaz bitmeden güneş doğarsa; Hanefilere göre; namaz bozulur. Kerahet vakti çıktıktan sonra yeniden kılmak gerekir.
·       Zamanında sabah namazını kılamayan bir kişi, güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonra öğle namazı girmeden kılarsa, sünneti ve farzını kaza eder.

-------

EL İHTİYAR

Namaz vakitleri

a) Sabah namazının vakti: Fecrin doğmasından güneşin doğması­na kadar olan zamandır.
b) Öğlenin vakti: Güneşin zevalinden itibaren (fey-i zevalden baş­ka) her şeyin gölgesi kendisinin iki misline (S.M.F - İmam Şafi, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed Hazretleri bu görüşe karşıdırlar) ulaştığı zamana ka­dar devam eder.
c) ikindinin vakti: İhtilaflı olarak öğle vaktinin çıkması ile başlar ve güneşin batacağı ana kadar devam eder.
d) Güneş batınca akşam namazının vakti girer ve şafak kayboluncaya kadar sürer.
e) Akşam vaktinin bitimi ile yatsı namazı vakti başlar ve ikinci fec­rin doğumuna kadar devam eder. Vitir namazı da yatsı namazının vaktinde kılınır. (Ancak yatsı namazının önce kılınması emir olunmuştur).

-------

EL İHTİYAR

Namaz Kılmak Müstehap Olan Vakitler

a) Sabah namazının güneş doğmadan önce, ortalığın iyice aydınlan­dığı zamanda kılınması (F - İmam  Şafi Hazretlerine göre, Sabah Namazını erken kılmak) müstehaptır.
b) Öğle namazını, yazın havanın biraz serinlemesine kadar tehir et­mek, kışın da ilk vakitlerde kılmak müstehaptır.
c) İkindinin, güneşin değişmesine (gözleri kamaştıramaz duruma gelmesine) kadar geciktirilmesi, akşam namazında da erken davranılması daha iyidir.
d) Yatsı namazını, gecenin üçte birine kadar geciktirmek müste­haptır. Vitir namazının, gecenin sonuna bırakılması daha iyi olur. Fa­kat gecenin sonunda uyanacağına güvenemiyorsa, önceden kılınması gerekir.
e) Bulutlu, sisli havalarda; Sabah, Öğle ve Akşam namazlarının ge­ciktirilmesi, ikindi ve yatsının ise hemen kılınmaları müstehap olur.


-------

EL İHTİYAR

Namaz Kılmak Caiz Olmayan Vakitler
1 - Güneş doğarken, batarken ve zeval vaktinde namaz kılmak, tilâvet secdesi yapmak (F), cenaze namazını kılmak (F) caiz olmaz. Şu kadar var ki, o günün ikindi namazı güneş batarken de kılınabilir.
2 - Sabah namazını kıldıktan sonra güneşin doğuşuna kadar, ikindi namazından sonra (F) güneşin batışına kadar ve fecir doğduktan sonra (Sabah namazının iki rekâtından başka) nafile namaz kılınmaz.
3. Akşam ve Bayram namazlarından önce de nafile namaz (F)  kılın­maz. Cuma günü imam hutbeye çıktığı zamanda da sünnet kılınmaz.
4 - İki namaz, ne yolculukta ne de hazarda tek bir vakit içinde bir­leştirilemez (F). Arafat'ta öğle ile ikindinin, Müzdelife'de akşam ile yat­sının beraber kılınması bu hükmün dışındadır. 

-------

MÜSNED – İMAM EBU HANİFE

Yüksek Dereceli Amel ve Vakitleri

1. Cabir'den Şöyle Rivayet Edildi:
Peygamber'e (SAS) soruldu:
“En yüksek dereceli amel hangisidir?”
“Vakti gelince kılınan namazdır.”  buyurdular.
2. İbn Ömer'in Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
Peygamber (SAS) buyurdu ki: “Sabah namazını tanyeri iyice ağarmağa başladığı zamanda kılınız. Çünkü bu vakitte kılmakta en büyük sevap vardır.”
3. Ebû Saîd'in Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
Peygamber (SAS) buyurdu ki: “Sabah namazından sonra güneş doğuncaya, İkindi namazından sonra da güneş batıncaya kadar hiç bir namaz kılınmaz. Şu iki günde: Kur­ban Bayramı ve Ramazan Bayramı günlerinde oruç tutulmaz.    Mescidler arasında yalnız üç tanesi için yolculuk yapılır. Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve Mescidim (Medîdeki)’dir. Ve kadın, en az iki günlük bir yolculu­ğu, ancak kendisine nikâh düşmeyen bir erkekle yapabilir.”
4. İbn Abbas’ın Rivayetine Göre Hz. Peygamber Şöyle Buyurdu:
 “ Sabah ve Yatsı namazlarını imama uyarak kılan bir kimse iki şey­den arınır: Ara bozukluğundan ve Allah’a eş koşmadan.”
5. Humrân'ın Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
İbn Ömer, nerede görülürse, Humrân da onun yanında bu­lunurdu. Günlerden birinde İbn Ömer:
“Hurman, dedi, bizimle birlikte olmak için gösterdiğin çaba ile ancak kendine manevî bir kazanç sağlamak istediğini sezmekteyim.” deyin­ce;
Humrân:
“ Evet, öyledir, ey Ebû Abdurrahmân,”   diye karşılık verdi.
Bunun üzerine İbn Ömer Şöyle Konuştu:
“İki huy var ki… Evet, sana bunları (iki huyu) kendim yasak ediyorum ve bir iyi huy için de öğüt veriyorum, çünkü bunu, Peygamber'in de (SAS) emrettiğini kendisinden duydum.”
Humrân: “Ebu Abdurrahmân!  Nedir bu üç huy?”  diye sordu.
O da cevap verdi:
a. “Ölümün geldiğinde, üzerinde kimsenin borcu kalmasın. Ancak ödenmesi için karşılığını bıraktığın borç olursa başka.
b. Gereğince amel etmediğin bir ayeti, gösteriş için işittirmeğe çalış­ma. Çünkü sen nasıl böyle yaptınsa, kıyamet günü de aynı şey sana uy­gulanarak cezalandırılırsın. Allah, kişiye, ancak hak ettiği cezayı verir.
c.  Peygamber'in  (Salât ve Selâm O'na)  bana emrettiği gibi benim de sana emredeceğim şeye gelince, o da Sabahın iki rekât namazıdır ki sakın bırakmayasın.
Evet, bu iki rekât namazda, gönülden istenecek pek çok yararlar var­dır.”
6.  Büreyde’den Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
Peygamber (Salât ve Selâm Ona) buyurdu ki:
“İkindi namazını vakti girer girmez kılınız.”
Bir Rivayette, Büreyde, Hz. Peygamber'in Şöyle Dediğini Rivayet Etti:
“ Hava kapalı olduğu gün, İkindi namazını vakti girer girmez kılı­nız. Gerçek olan şudur ki; İkindi namazını, güneş batıncaya kadar kılamayıp kaçıran kimsenin ameli neticesiz kalır.”
7. İbn Büreyde’nin Şöyle Dediği Rivayet Edildi:
Peygamber (Salât ve Selâm Üzerine) buyurdu ki: “ İkindi namazının vaktini geçiren kimse ailesinden ve malından kayba uğramış gibidir.” 

-------

NURUL İZAH

Namazın Doğru

Olabilmesi İçin Uyulması Gerekenler

Şürunbilali Ve Ebul Zeyd El Şibli,  Nurul İzah İsimli Eserlerinde Namazın Doğruluğunu Ve Namazda Huşunun Olabilmesini Aşağıdaki Şartlarla Açıklamaktadırlar.
   1. Abdestli olmak ve yıkanmayı gerektiren şeylerden uzak durmak.
  2. Ayakların, ellerin ve alnın temas edeceği yerlere varıncaya kadar namaz kılanın vücudunun, elbisesinin ve namaz kılacağı yerin göz yumulmayacak pislikten arınmış olmasıdır – ki en doğrusu da budur.
  3.  Avret yerlerinin kapatılması (elbisenin yakasından ve eteğinin altından ayıp yerin görünmesinin zararı yoktur) gerekir.
  4.  Kıbleye dönmek. (Mekke’de olup da Kâbe’yi görenlerin Kâbe’nin kendisine,   Kâbe’yi göremeyenlerin Kâbe istikametine yönelmeleri, farzdır ve - doğrusu da budur.
  5.  Namaz vakitinin girmesi.
  6.  Namaz Vakitinin girdiğine inan­mak.
  7.  Niyet etmek.
  8.  Ara vermeden tahrîme (namaza başlama, iftitah) tekbi­ri almak.
  9.  İftitah tekbirini rükûya eğilmeden ayakta iken almak.
10. Niyeti, iftitah tekbirinden sonraya bırakmamak.
11. Tekbiri kendi duyabileceği bir sesle söylemek (en doğrusu da budur).
12. İmamla kılanların, imama uymaya niyet etmeleri.
13. Nafilelerin dışındaki namazlarda ayakta durmak.
14. Farz namazların iki rekâtında, nafile namazların ve vitir namazının her rekâtında, bir ayet dahi olsa okumak, (namazın doğru olabilmesi için Kuran’dan herhangi bir şey tayin ve tespit edilmez.)
15. İmama uyanlar okumazlar, aksine okunanı dikkatle dinlerler. Okunduğu takdirde tahrîmen mekruh olur.
16. Rükû etmek.
17. Secde, sert ve üzerinde alnın sabit kalacağı bir yere, secde mahallinin temiz olması şartıyla, elbisenin herhangi bir tarafına da olsa, secde etmek. (Burnun sert yerini alınla birlikte secdeye koymak vaciptir, alnın secdeye konulmasına mâni bir özür bulunmadığı halde sadece burunla secde etmek doğru değildir - en doğrusu da budur.
18. Secde, yeri ayakların konulduğu yerden yarım zirâ (25 cm)'dan daha  yüksek olursa yapılan secdeler caiz olmaz. Ancak sıkışıklıktan dolayı kendi kıldığı namazın aynısını kılan bir başka kimsenin sırtına secde etmek caizdir. 
19. Secdede, hem ellerin, hem dizlerin, hem de ayak parmaklarının bir kısmının yere konulması gerekir. Secde durumunda ayak par­maklarından bir kısmının yere konulması (ayağın üst kısmının konulması) yeterli değildir. — Doğrusu da budur-.
20. Rükûya secdeden önce varmak.
21. İki secde arasında hemen hemen oturma durumuna gelinceye kadar doğrulmak. (ki, en doğrusu da budur).
22. Ve tekrar ikinci secdeye gitmek.
23. Namazın sonunda teşehhüt miktarı (ettahiyyâtüyü okuyacak kadar) oturmak.
24. Son oturuşu, namazın diğer rükünlerinden sonra yapmak.
25. Gerek rükünleri ve gerekse son oturuşu uyanık iken yerine getirmek.
26. Namazın farzlarını ve sünnetlerini birbirinden ayırt edecek şekilde namazın keyfiyeti­ni bilmek.
27. Kılınan farz namazın nafile sayılmaması için bunun farz olduğuna inanmak.

-------

MÜLTEKA 

Namazın  Şartları  [1]


Namazın Dışında Olan Şartlarına: Namazın Farzları,
Namazın İçinde Olan Şartlarına da: Namazın Rükünleri denir.
Mülteka Yazarına göre, namazın farzı: Dört, Rüknü ise: Altıdır.

FARZI
Namaz kılan kimsenin,
1.  Bedeni, elbisesi, namaz kıldığı mekânın [2] necasetten temiz olması (hadesten taharet-Necasetten taharet),
2.  Avret mahallinin örtülü olması (edep yerlerini örtmek - Setrül Avret) [3].
3.  Kıbleye yönelmesi (İstikbal i Kıble)[4].
4.  Niyet (kişinin namaza niyet etmesidir) [5].  

   1. AVRET
a. Erkeğin avret yeri, göbeğinin altından diz kapağının altına kadar olan yeridir.
b. Cariyenin avret yeri, erkek gibidir, ancak erkeklerden fazla olarak karınları, göğüsleri de dâhil ve arkaları da avrettir[6].
c.  Hür kadının, bedeninin her tarafı avrettir. Ancak elleri, yüzleri ve bir rivayette ayakları avret değildir.
d. Avret yeri olan bir azanın dörtte biri (1/4) açılırsa, namazın cevazına mani olur. O azalar:  Karın, baldır, bacak ve sarkan saçları,  erkeğin tenasül uzvu, yalnız iki husye (yumurtalar) ve tek başına dübürün halkası gibi (vücut par­çaları) birer azadır [7].
e. Ebû Yusuf’a göre; azanın çoğunluğunun açılması, na­mazın vacip olma şartına engeldir, yani namazı geçersiz kılar.  
f.    Azanın yarısı açılırsa; Ebû Yusuf’tan iki riva­yet vardır.

2. NECASET
g. Necaseti giderecek şeyi (su ve emsali gibi şeyleri) bulamayan kim­se, necasetle namazı kılar ve iade etmez[8].  
h. Eğer dörtte biri (1/4) temiz olan elbiseyi bulduğu halde çıplak namazı kılarsa, o namaz  geçerli olmaz [9].
i.     Elbisenin dörtte birinden azı temiz olursa, istediği şekilde yani çıplak veya  o elbise ile kılar. Efdal olan,  dörtte birinden azı temiz olan elbise ile kılar. İmam Muhammed'e göre;  O elbise ile kılması lâzımdır.
j.    Na­maz kılacak kimse; avret yerini örtecek bir şey bulamaz, ayakta rükû ve secde ile namazı kılarsa, caizdir. Ancak efdal olanı oturarak ima ile kılmaktır [10].

3. KIBLE
k. Mekke’de olan kimsenin kıblesi Kâbe’nin kendisidir. Kâbe’den uzak olan kimsenin kıblesi,  Kâbe yönüdür. Kıbleyi bilemez ve soracak kimse de bulamazsa, araştırır ve namazı kılar.
l.     Eğer namazı kıldıktan sonra hatasını (kıble tarafa dönmediğini) bilirse namazı iade etmez. Fakat hatasını na­mazın içinde bilirse (derhal namaz içinde) Kıbleye döner ve kalanına de­vam eder ve namazını tamamlar. Yine kendi kanaati değişirse böyledir. Namazı kıldıktan son­ra kanaati değişirse namazı yeniden kılmaz. Namaz içinde değişirse derhal döner ve kalanına devam eder.
m.                    Araştırmadan namaza başlarsa Kıbleye isabet etse dahi caiz değil­dir.
n. İmam Ebû Yusuf’a göre; isabet ederse caizdir.
o. Cemaat, karanlık bir gecede, Kıble yönünü araştırıp namaza dursalar ama imamlarının yönünü bilmez­lerse, imamdan ileriye geçmeyenin namazı geçerlidir.İmama muhalefet edenin yani imamı geçenin namazı geçersizdir.
p. Herhan­gi bir tehlikeden korkan kimsenin kıblesi, bulabildiği yöndür[11].

4. NİYET
r. İmam ve cemaat, kalbinin kastettiği niyetini iftitah tekbiri ile beraber na­maza bitiştirir ve kalbindeki niyetini dili ile söylerse güzel olur. Böyle yapmak efdaldır [12].
s. Sahih olan rivayette, teravih, sünnet ve nafile namazlar için mutlak niyeti (bunlardan birini belirtmeden mutlaka bir na­maza niyet etmek) yeterli olur.
ş. Farz namazlar için niyet belirtmek şarttır. Meselâ ikindi nama­zının farzı gibi.
t. İmama uyan, namaza niyet ettiği gibi, namazının imamına da niyet eder.
u. Kişi, cenaze namazında da; Allah (C.C.) için namaza, meyyit için duaya niyet eder.
ü. Rekâtların adedine niyet etmek şart de­ğildir[13]. 

-------

MÜLTEKA ŞERHİ  

Namazın  Şartları 

[1]. Şart: Lügatte, kayıt ve yerine getirilmesi gerekli olan şey ma­nasınadır. Şer'i Istılahta; bir şeyin vücudu onun varlığına bağlıdır. Me­selâ; Namazın bir insana farz olmasının şartı o insanın Müslüman ol­masına bağlıdır. Namazı kılabilmenin sahih olmasının şartı da, metinde zikredilen, şartların  mutlaka bulunması  şarttır.  Bulunma  im­kânı varken şarta riayet etmeden kılınan namazlar kabul  olunmadığı gibi ayrıca vebali de vardır. Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılıyor:
 “Fakat o namaz kılanların vay haline! Ki onlar namazlarında (vaktine ve şartlarına riayet etmeyerek namaz kılanlar) yanılmakta­dırlar.” Maun Süresi, Âyet:  4, 5.

[2].  Kuru necaset üzerine serilen örtünün altı görülecek derecede ince olur, kokusu olan necasete göre koku duyulursa, üzerin­de namaz kılmak caiz olmaz. Serilen şey setruavret olmaya lâyık olursa, yani onun giyildiğinde vücut görünmez ve necasetin üstüne serildiği zaman kokusu duyulmazsa, üzerinde kılınan namaz geçerlidir.
. Yaş pislik üzerine kese ve kaim olmayan şeyi iki kat edip veya­hut necaseti toprak ile örtüp keçe ve iki kat yapılan sergi serildiğinde ko­kusu duyulmazsa namaz geçerli olur.
(NÎMETÜL İSLÂM)

FETVA
Soru: Namaz kılınan mekân (seccade vesaire) temiz olduğu halde hama­mın içinde namaz kılmak kerahetsiz caiz olur mu?
Cevap: Olur.    (Fetva Îbni Nüceym)

[3]. Setri Avret de namazın şart ve farzlarındandır. Kur'an-ı Ke­rim bu hakikati şöyle beyan ediyor:   «Ey âdem oğulları, mescide her girişinizde (Her namaz ve tavaf için) ziynetinizi alın  (Av­ret yerlerinizi örtmek için elbiselerinizi giyin)» Araf süresi, âyet: 31.

[4] Kudret ve imkân olduğu zaman namaz kılacak Müslüman’ın Kıble yönüne dönmesi şafttır ve bu şart Kur'an-ı Kerimde şöyle zikrediliyor:  «Şimdi seni herhalde hoşnut olacağın bir Kıbleye döndü­rüyoruz. Namazda yüzünü artık Mescid'i Haram tarafına  (Kâbe yönüne) çevir» Bakara Suresi, Ayet: 144.

FETVA
Soru: Kıbleyi bildiği itimat edilmeyen kimselerin yaptıkları mihraplara itibar olunur mu?
Cevap: Olunmaz. (FETEVAYI BEHCE)

[5].  Her amelin temeli;  başlanılması için önce bir karar ve kasda bağlıdır. Binaenaleyh namaz da Müslüman’ın en başta gelen bir vazifesi olduğundan, namaza başlamadan  önce  niyet  etmesi  şarttır.  Resul’ü Ekrem Efendimiz  (S.A.V.): Ameller ancak niyetledir” mealin­deki meşhur sözü bu hakikati net olarak ifade etmektedir. 

Kur'an-ı Kerim’de:  “Hâlbuki onlar Allah (C.C.)’ı birleyen bir hakperest olarak, dini yalnız Allah’a halis kılıp, yalnız Allah’a ibadet etmeleri, namazı dürüst kılmaları ve zekâtı vermelerinden başkasıyla emrolunmamışlardır. İşte en doğru din budur.”  Beyyine Suresi: 5.
Namazda niyetin, iftitâh tekbirinden önce olması şarttır. Aksi tak­dirde namaz olmaz.                                                        
FETVA
Soru: Zeyd, niyet etmeden namaza başlayıp sonra niyet etse caiz olur mu?
Cevap: Başlamaya bitişik olmalı. (Fetavayi Feyziye)

[6]. Erkek veya kadın, namaz kılabilmek için avret yerlerini örtmeye bütün gayretlerini sarf etmeleri şarttır. Erkeklere ipekli giymek ha­ram olduğundan, ipek elbiseden başka elbise bulamazsa onunla, ot örtüne­rek, ya da çamurun içine oturup avret yerini örterek namaz kılmalıdırlar.
·       Başka elbiseler varken erkeğin ipek elbise ile namaz kılması keraheti tahrime ile mekruhtur.
·       Parmağında altın yüzükle namaz kılan erkeğin namazı da mekruhtur.
·       Giyilen elbise dar olsa da avret azaları belli olmaz ise namaza engel değildir.
·       Fakat ince olur altı görünürse namaza engeldir. Yani namaz caiz olmaz.
·       Setri avret, hem halikın hakkıdır ve hem mahlûkun hakkıdır. Bi­naenaleyh kendinden başka kimse olmadığında bile yalnız başı­na yıkanmak, idrar ve büyük abdest yapmak gibi sahih garazlar olmadıkça avret yerini örtmesi her Müslüman’a vaciptir.
·       Gecenin karanlığın­da dahi tek başına namazını kılan Müslümanların avret yerlerini örtmeleri şarttır.
[7]. Yukarıdaki sayılan azalar doğrultusunda zamanımı­zda ibadet yapıyoruz diye kendile­rini aldatan kadınlardan söz edersek:
·        Musannif merhum, metinde erkeklerin avret yeri hakkında izah getirdi. Bu izah İslâm’ın gerçek görüşüdür. Bedeninin tamamı (başından sallanan saçlarını dahi) avret olarak vasıf­landırdı. Şu halde kadının topuğundan diz kapağına kadar olan yeri av­rettir ve bir azadır. Bu azasının dörtte biri açık olarak namaza durur­sa şart yerine getirilmediğinden namazı namaz değildir. Namazda avret yerinden bazı yerler açılır ve bir rükün eda edecek kadar açık olursa namazı geçersizdir.
·       Bu İslâmî hükümler çerçevesinde, zamanımızın birçok kadınları­nın namazları İslâm'ın şartlarına uymamaktadır.        
[8]. Zira her şey kudret nispetindedir. Böylece necaseti gide­recek su ve emsali taharet yapılan şeyleri bulamaz ve namazını o necasetle kılarsa, namazı kıldıktan sonra necaseti giderecek şeyi bulsa hatta namaz vakti müsait olsa dahi iade etmez.
VETVA                           
Soru: Zeyd, elbisesinde namaza engel pislik gördü. Pisliğin ne zaman bulaştığını bilemedi. O elbiseyi giydiği vakitten itibaren kıldığı namazları iade edecek mi?
Cevap: Etmeyecek.    (Fetva Îbni Nüceym)
[9]. Zaruret zamanlarında dörtte biri temiz olan her şey kül kâim olur, binaenaleyh bu elbisenin her tarafı temizmiş gibi giyilerek namaz kılmak lâzımdır. Aksi takdirde namaz caiz olmaz.      
FETVA                                    
Soru: Şarap içen, haram yiyen ve bunun gibi günahları işleyen kimsenin, şartlarına uyarak kıldığı namaz ve diğer ibadetler şer'an olur mu ve o kimse ibadetin sevabına nail olur mu?                 
Cevap: Olur.                                                                        
Soru: Bu şekilde yapılan ibadetler, Allah’ın nazarında makbuldür, diye hükmolunur mu?
Cevap: Muhtar olan (geçerli olan görüş), hükmolunmaktadır. (FETAVAYI BEHCE)
·       Fakat işlediği haram ve günahların vebal ve cezası da büyüktür. Onların da cezasını çeker.
[10]. Zira oturarak kılmakta avret yerinin örtülmesi vardır, avret yerini örtmek, hem namazın hakkı ve hem insanların hakkı olduğu için vaciptir. Rükû ve secde ise ancak namazın hakkı olduğu için farz olmuşlardır.
·       Çıplak namaz kılacak insanın oturarak kılma şekli ise şöyledir: Ayaklarını, Kıble yönüne uzatır ve ima ile yani kafası ile namazı kılar. Şayet çıplak Müslüman ot vesaire ile avret yerini örtebilecek şekilde bir şeyler bulabilirse örtmesi de vaciptir.
·       Her ne suretle olursa olsun, sağ olan ve kafasını kımıldatabilecek kadar sıhhat ve imkâna sahip olan her Müslüman İslâmın beyan etti­ği bu imkânları düşünmeli ve Yüce Allah'a (C.C.) sonsuz şükür görevini yerine getirmek için beş vakit namazını kılmalıdır.
·       Zira namazı terk etmek için hiç bir sebep yok, her türlü imkânlar beyan edilmiştir. Hz. Allah (C.C.), bu hükümler karşısında bütün im­kânlara sahip olduğu halde, Rahman’a secde etmeyip Müslümanlığı ile övünenleri ıslah etsin.
[11]. Yani, kıble yönüne dönmeye güç yetiremeyecek kadar aciz olan kimselerin kıblesi, dönebildiği taraftır.
        Bu acizlik;
           a. İster hastalıktan,
           b. İster vasıta­dan inmeye güç yetiremeden, 
           c. İster yerin çamur oluşundan… Kıbleye dönemeyenin Kıblesi dönebildiği yöndür.
·       Bu gibi hallerde, yolculuk ve emsali şeylerde de aynı şekilde kılı­nır. Böyle yapılması gerektiğini Kur’an-ı Kerimde Cenabı Hâk (C.C.) emrediyor: “Bununla birlikte doğu da Allah’ın batı da… Nereye dönerseniz orada Allah (C.C.)’ın huzuruna duracak yön vardır. Şüphesiz ki Allah’ın rahmeti geniş, ilmi sonsuzdur. ”   Bakara Sûresi, Âyet: 115.
·       Â’ma bir kimse;  Kıble yönünden başka yöne durarak,  bir rekât kıl­dıktan sonra biri gelip onu Kıbleye doğrultsa; 
a. Eğer namazdan önce,  kıbleyi soracak kimseyi bulamadı ise namazı sahihtir.
b. Ve eğer soracak kimse bulup da sormadan durmuş ise, namazı sahih değildir. (NÎMETÜL İSLÂM)
c.  Niyet hakkında yukarıda bazı hükümler beyan edildi ise de, burada birkaç hüküm hatırlamakta fayda mülâhaza olunmuştur.
·       Sahih olan niyetin, mutlaka iftitâh (namaza başlama tekbiri) tekbirine birleştirilmiş olma­sı gerekir ve niyetle iftitâh tekbirinin arasında namaza engel bir amel işlememek şarttır.
·       Namazın içinde yemek, içmek ve dünya kelâmı konuşmak gibi şeyler namazı yok eder.
·       Bu gibi hareketler niyetten sonra yapılırsa, namazın niyetinin sıhhati bozulduğundan namaza girilmiş olunmaz. Dolayısıyla bu namaz da yok hükmündedir.
·       Niyeti tekbire yakın yapmak ve arada başka bir şeyle meşgul olmamak gerekir.
·        Niyet, kalp ile olur, dil ile olması ancak vesveseli kimseler içindir.

[12]. Yani cemaat, namaza niyet ettiği gibi, ayrıca imama uymaya da niyet eder.   Meselâ; Şu imama uyarak bugünün ikindi namazına niyet ettim, gibi.
[13]. “İki rek’at sabah namazının farzını imama uyarak kılmaya niyet ettim.” Cümlesinde “iki rek’at” kelimeleri fazlalıktır. Söylenmese de olur.  

-------

MÜLTEKA 

Namazın Rükünleri  

Namazın Dışında Olan Şartlarına: Namazın Farzı,
Namazın İçinde Olan Şartlarına da: Namazın Rükünleri denir.
Mülteka Yazarına göre, namazın farzı: Dört, Rüknü ise: Altıdır.

Namazın Rükünleri (Namazın İçindeki Farzları)

1. Namaza giriş tekbiri, (iftitah) bu şarttır.[1].  
2. Namazda ayakta durmak, (Kıyam) [2].   
3. Okumak (Kıraat) [3].
4. Eğilmek (Rükû')
5. Secdeye varmak (Sücut) [4].  
6. Namazın sonunda teşehhüt miktarı (et – tahıyyatü’yü okuyacak kadar)
·       İşte bunların hepsi namazın rükünleri (namazın esasları ve farz­ları)’dır.
·       Namaz kılan kişinin kendi arzusu ile namazdan çıkması (İmam Azam'a göre) farzdır. İmameyn için muhalefet vardır.

MÜLTEKA ŞERHİ  

Namazın  Rükünleri (Ana Temelleri)

[1].   Namazın Şartlarında biri de iftitâh (namaza başlama) tekbiridir.

·       Fakat İftitâh tekbirinin namazın şartlarından olmasında ihtilâf vardır.
·       İmam'ı Âzam ve Ebû Yûsuf (RA)’a göre: İftitâh tekbiri namazın şartındandır(Yani dışındaki farzlarındandır).
·       İmam'ı Muhammed'e göre: Rüknündendir. (Yani Namazın içindeki farzındandır).
·       Fetvanın şeyhaynde olduğunu göstermek için burada (na­mazın rükünleri konusunda) anlatıldığı gibi, hükmünü beyan et­miş oluyor.
·       İftitâh tekbirinin ayakta bitmesi de şarttır. Eğer rükû da biterse, kişi namaza girmiş sayılmaz.

FETVALAR                    
Soru: İftitâh Tekbiri namazın şartlarından mıdır, yoksa rükünlerinden midir?
Cevap:  Şartlarındandır.    (FETAVAYI BEHCE)

Soru: Zeyd, mescide girdiğinde, imam rükûdaydı. Zeyd namaza başladı ama İftitâh tekbirini ayakta iken değil de rükû halinde aldı.  Zeyd'in namaza baş­laması sahih olur mu?
Cevap: Olmaz.   (FETAVAYI BEHCE)

·       Bu konu önemlidir.  Zira bazı kimseler, İftitâh Tekbirini rükûda bitiriyorlar. Böyle olunca namaz sahih olmaz.
[2].  Buradaki kıyamın  (ayakta durmanın, dikilmenin) farzlığı, farz namazlar içindir.  Yoksa nafile namazlarda oturarak kılmak caizdir, kıyamın farzlığı şöyle bayan edilmiştir.  “…Allah'ın (C.C.)’ın huzurunda huşu ve tadatla divan durun.” Bakara Suresi, Ayet: 238.  

Ayakta durmaya kudreti olduğu halde farz namazlarını oturduğu yerden kılan kimsenin namazı sahih olmaz.

[3]. Buradaki kıraat:
a. Hanefilerde, farz namazların ilk iki rek'atında okumaktır.
b. Şafiî Hz.lerine göre, her rek'atında okumak farzdır.
c.  Malikî Hazretlerine göre ise, dört rek'atlı namazların üç rekâtında, üç rekâtlının ise ikisinde farzdır.
·       Farz ve nafile namazlarda, namaz caiz olacak kadar en kolay olanını okumak farzdır. Allah (C.C.) Kur'an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “Artık Kuran’dan kolay geleni (ne ise onu) okuyun.” Müzzemnil Suresi, Ayet: 20.
FETVA
Soru: Namazda kıyamın farz olduğu, farz namazlara mı mahsustur yok­sa nafile namazlarda da farz mıdır?
Cevap:  Farz namazlara mahsustur.    (FETAVAYI BEHCE)

[4].    Rükû ve secdenin namazın farzı olduğuna dair pek çok ayeti celile vardır. Bunlardan bir tanesi şöyledir: “Ey iman edenler! Rükû edin, Sücud edin” Hacc Suresi, Ayet: 77.
Rükû ve Sücudun tam olması için, vücudun rükû ve secdede itminan halinde hareketten kesilip sakin durması lâzımdır.  Zira tâ'dili erkândır.
Tâ'dili Erkân:
a. İmam Azam ve Muhammed'e göre vacip,
b. Fakat Ebû Yusuf ve Şafiî Hazretleri­ne göre farzdır.
Secdenin sıhhati için şu şartlar mutlaka bulunmalıdır:
·       Secde edi­len yerin sert olması gerekir. Bu nedenle;  alnını secdeye koyan kimsenin alnı, karar etmeyecek şekilde yerin yumuşak veya alından kayıp alnı karar ettirmeyecek; pamuk, kar, saman ve pirinç, darı, buğday geçleri, kaba döşek, yorgan ve emsali gibi şeylere secde etmek caiz ol­maz.
·       Rükû’un secdeden önce yapılmış olması,
·       İki secde arasında kâ'deye ya otur­malı veya oturmaya yaklaşmalıdır,
·       İkinci secdeyi yapmalıdır. Zira ikin­ci secde de birinci secde gibi görüş birliği ile farzdır.

-------



Namazın Dışındaki Şartları (Farz)
Şartların bir kısmı namaza başlamanın sahih ve doğru olması için - ki bunlar namazın dışında olanlardır- şart, diğerleri ise namazın sıhhat ve doğruluğunun devamı için şarttır.

-------

NURUL İZAH

Namazın İçindeki Şartları (Rükün)

Bir kısım fıkıhçılar, namazların sonunda teşehhüt miktarı (et-tahıyyatuyü okuyacak kadar) oturmanın da namazın rükünlerinden olduğunu söylemişlerdir.  Bu oturuşun rükün olduğu söylenmekte ise de, şart olduğu doğru bulunmaktadır.

İftitah tekbirinin de rükün (namazın içinde) olduğu söylenmekte ise de bunun şart (namazın dışında) olduğu doğru olandır.

-------

BİLGİ

ÖZGÜRLÜK EVİ

Kâbe, Mekke'de bulunan Beytullahü'l-Haramdır. Kuran’da: Beyt i Atik (YERYÜZÜNDEKİ EN ESKİ EV) olarak geçer. ÖZGÜRLÜK EVİ diyenler de var. Çünkü insan yeryüzünün hiç bir yerinde oradaki kadar özgür değildir. Kıbleye dönmek namazın şartlarındandır. Kıble, sadece Kâbe binasından ibaret olmayıp bu binayı dört taraftan çevreleyen ve üst tarafından da göğe doğru uzanan bir sahaya denilir. Nitekim Kâbe binası Abdullah b. Zübeyir b. el-Avam (Radıyallahuanh) zamanında, yeniden inşa edilmek üzere kaldırıldığı zaman sahabe-i kiram,  namazlarını, önlerine herhangi bir siper koymadan o yöne doğru kılarlardı-(akn).

FIKHU’s SÜNNE

Kadınların Avret Yerinin Sınırı

Kadınların bütün vücudu, örtülmesi gereken avret yeridir. Ancak yüz ve avuçlar bunun dışında.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Ka­dınlar kendiliğinden görülen yüz ve eller gibi kısımları hariç süslerini açmasınlar." Yani yüz ve eller hariç süs yerlerini gösteremezler.

Bu görüş, İbn Abbas, İbn Ömer ve Aişe Annemiz (Allah hepsinden razı olsun)’den sahih olarak rivayet edil­miştir. Yine Aişe Anne(r.a.)'den rivayeten Rasûlullah (SAS) şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ, akil baliğ hiçbir kadının başörtüsüz namazını kabul etmez." Bu hadisi; Buharı, Müslim, Ebû Davut, Tirmizî, İbn Mac’e rivayet etmiştir. İbn Huzeyme ve Hâkim, hadisin sahih olduğunu söylemiş, Tirmizî ise 'hadis hasendir,' demiştir.

Ümmü Seleme'den Rivayeten: "Rasûlullah (SAV)’e: “Kadın elbise­siz, gömlek ve başörtü ile namaz kılabilir mi? diye sordum. Cevaben, 'Gömlek ayaklarının üzerine kadar uzanır da örterse kılabilir”,  buyurdular." Hadisi Ebu Davut rivayet etmiş, hadis imamları mevkuf olduğunu sahihlemişlerdir.

Aişe Anne(R.A.)'den Rivayeten; kendisine, "Kadın kaç elbise giyerek namaz kılabilir?" diye soran kimseye, Aişe Anne(r.a.): "Ali b. Ebu Talib'e sor, sonra dön bana haber ver," dedi. Adam Hz. Ali'ye giderek aynı soruyu sordu. Adam döndü. Hz. Aişe: “Doğru.”    Dedi.

-------

İMAM EBU HANİFE

AVRET 

1. Abdullah'ın Dediğine Göre, Peygamber (SAV), Buyurdu Ki:
 Göbekle diz kapakların arası açık bırakılmaması gereken yerlerdir”.
 2. Ata, Cabir'den Şöyle Rivayet Etti:
Cabir, halka namaz kıldırdı. Üzerinde bir tek uzun gömlek vardı. Faz­la elbisesi bulunurken böyle yapmakla O, Peygamberin (SAS)  Sünnetini bize açıkça bildirmek istemişti.”

3. Abdurrahman'dan Şöyle Rivayet Edildi:
Peygamber(SAS)'e bir adam sordu:
“Bir tek elbise giyerek (şu kimse) namaz kılıyor?”
Hz. Peygamber:
 Hepinizin iki elbisesi var mı ki?” diye karşılığında bulundu.

4.  Ebû Kurra dedi ki: Ebû Hanife'den duydum, Zührî'den naklediyordu. Zühri de, Saîd İbn el-Müseyyeb'den, O da, Ebû Hureyre'den şöyle rivayet et­ti:
Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'e, bir tek parçalı elbise ile kılınan namaz konusunu sordu:  Peygamber:
 Aranızda iki elbiseli olmayan çıkabilir.”  diye cevap verdi. '

5. Cabir'den Şöyle Rivayet Edildi:     
Peygamber (SAS), namaz kıldı:   Uçları boy­nundan sarkmış olan bir elbise ile örtünmüştü.  Ebû Zerr'e bazıları şöyle sordu:
“Hz. Peygamber bu haliyle farz olmayan namaz mı kıldı?”
 Ebû Zerr:  “Hem farzı, hem de farz olmayanı,” cevabını verdi.

-------

BİLGİ

BAŞI AÇIK NAMAZ OLMAZ

Annemiz Ümmü Seleme (Allah’ın rahmeti üzerine olsun), kadının nasıl bir kıyafet içerisinde namaz kılması gerektiğini Peygamber Efendimiz (SAS)’e sormuş, Allah Resulü de bu husustaki ölçüyü şu şekilde ifade buyurmuştur: "Kadın bütün vücudunu örten bir elbise (eller ve yüz hariç) ve başını tamamen örten bir örtü içinde namaz kılar." (Ebu Davud)
Yine bu konuda Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Buluğa ermiş bir kadının namazı ancak başını örterek kıldığı zaman kabul olur, başı açık kıldığı namaz kabul olmaz." (Ebu Davud) Efendimizin bu ifadeleri başka izaha gerek bıraktırmıyor.
Kadının namaz kılarken başını örtmesi gerektiği konusunda dünden bugüne İslam âlimleri arasında icma ve ittifak, yani görüş birliği vardır. Günümüze kadar bunun aksini iddia eden kimse olmamıştır. Konu bu kadar nettir. Ve bir kadın başı açık olarak namaz kılmışsa iade etmesi gerekir.

İnce Tülbent

Soru: Kadının namaz kıldığı tülbendi çok ince olup, saçları görülebiliyorsa, kadının bu tülbentle namaz kılması caiz olur mu?
Cevap: 
Din kitaplarında: “ İnce olup içindeki uzvun şekli veya rengi görünen kumaş, yok demektir,” buyruluyor. Bu bakımdan namazın kalın namaz örtüsü ile kılınması gerekir.


-------

İMAM EBU HANİFE 
Namaza Başlama Tekbiri

1. Vail B. Hücr'den Rivayet Edildi:
 “Peygamber(SAS): Elini kulaklarının yumu­şağına değin kaldırdı.”

2. Başka Bir Rivayette Şöyledir:
Evet, iki elini, kulaklarının yumuşağına kadar kaldırdı.
3.  Vail'den Başka Bir Rivayet De Şöyledir:
“O, Peygamber (SAS)'i: Namazda ellerini kulak­larının yumuşağına kadar kaldırdığını görmüştü.”

4. Vail'in Oğlu Abdül Cebbar, Babasının Şöyle Dediğini Rivayet Etti:
“Peygamber (SAS)’i gördüm: Tekbir sırasın­da ellerini kaldırdı, (sonunda) sağına ve soluna selam verdi.”     

5.  İbrahim,   Vâil B. Hücr’ün Sözleri Hakkında, Hammâd’ın Vâil B. Hücr Hakkında Şöyle Dediğini Rivayet Etti.
“O göçebe bir Araptır ki, Hz. Peygamberle birlikte, söz edilen na­mazın dışında, katiyen namaz kılmamıştır. O, Abdullah ve arkadaşlarından daha mı bilgili ki ellerin kaldırılmasını onlar değil de, o aklında tuttu?”

6.  İbrahim’den Yapılan Başka Bir Rivayet De Şöyledir:
İbrahim'in yanında Vâil b. Hücr'ün sözü geçince şöyle konuştu:
“O göçebe bir Araptır ki, Hz. Peygamberle birlikte, adı geçen namaz­dan önce, herhangi bir namaz kıldığını bilmiyorum. O, Abdullah'tan daha mı bilgin?”
7. Başka Bir Rivayet:
Vâil b. Hücr'ün: “ Hz. Peygamber rükû ve secdeler­de ellerini kaldırdı.” sözü geçince dedi ki:
“ O göçebe bir Araptır ki, İslâmın hükümlerini bilmez ve bana öyle geliyor ki, o, bir tek namazdan başka Hz. Peygamberle birilikte namaz kılmamıştır. Sayamayacağım kadar çok kimse bana, Abdullah b. Mesüd'un,  namaza başlarken ellerini kaldırdığını söyledikleri Hz. Peygamberden de (böylece rivayet olduğunu) haber verdi. Abdullah, İslâmın hükümlerini, sınırlarını tümüyle bilir; Hz. Peygamberin (SAS)  gizli, açık değişen durumlarını araştırır, ge­rek süreli olarak bir yerde oturduğu ve gerekse yolculuk yaptığı sırada ondan ayrı kalmamağa çalışırdı. Ayrıca Nebi ile (SAS)  birlikte sayılamayacak kadar namaz kılmıştır.”

BİLGİ

Namaza Giriş Tekbiri

Namaza giriş tekbirine İFTİTAH veya TAHRİME tekbiri denir. Bu tekbirin "Allahü Ekber" diye alınması, tekbir alacak kişinin, dilsizlik gibi bir özrü yoksa kendisi işitecek kadar sesli alması, farz ve vacip olan namazlarda bu tekbiri ayakta alacak kadar gücü olanların İftitah tekbirini ayakta almaları farzdır. İmama rükû'da yetişen bir kişi, İftitah tekbirini ayakta alır ve sonra rükû'a gider. Eğer İftitah tekbirini rükû'a giderken alırsa, namaza girmemiş olur ve o namazın iadesi gerekir. İftitah tekbirini alırken avuç içinin kıbleye dönük olması gerekir.

Kaynak http://www.tomorhoca.com/Namaz/N23.htm




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder